29 Mart 2011 Salı

Kurmalı Oyuncak

Çocuklugum çok sevecen geçti benim. Zaten sapsarı tatlı bişeymişim. Fotograflarıma baktıgımda bu benmiyim diyorum J Çocuklugumda yeni çıkan oyuncaklar vardı. Kurmalı oyuncak diyorduk ona  o zamanlar. Şimdiki adını bilmiyorum. Şimdilerde bakıyorum insanlarda bu senaryo ya dahil olmuş durumda. Kimi kurmalı.. kimi kumandalı..

Kurmalı çünkü kurgusu yapılmış bir zaman dilimi ya senaryosu en ince ayrıntısına kadar tasarlanmıs bir filmdir yada zamanın içerisindeki dinleneceğiniz uyku.. Bunlar ile beraber elbette zamanın gerektirdiği birçok kurgulu zaman vardır. İş zamanı okul zamanı yemek zamanı bunlar hep olabildiğince kurguludur..  Ama bu zaman dilimlerinde yaşadığın hiçbir davranışın ağızdan çıkan hiçbir kelimenin ve hiçbir gülücük&üzüntünün kurgulu olması dogru değildir…

Sırf karşınızdaki gülsün diye şaka yapmayın. Sırf insanların sizi iyi bilmesi için iyimser olmayın. Sırf bir başkasından yada birkaçından üstün olmak için olmadığınız bir kişi olmaya çalışmayın. Sırf bir arkadaşınız üzülüyor diye yanlış oldugunu bile bile yapmacık olarak üzülmüş gibi yapmayın. Sırf karşınızdaki sevinecek diye güzel sözler söylemeyin ve üzülebileceğini bildiğiniz kişiden söylemeniz gerekenleri sakınmayın. Yani her ne şart ve zamanda olursanız olun asla YAPMACIK olmayın..

Evet çocuklugumdaki kurmalı oyuncakların şimdiki duygu ve düşüncelerdeki adı yapmacıklık! İnsanlar istediğini söyleyebilmeli.. Yeri geldiğinde utanmadan sıkılmadan gülebilmeli ve yeri geldiğinde çekinmeden hüngür hüngür ağlayabilmeli. İnsanlar dogru bildiklerini dogru zamanda yaşayabilmeli..

Geçenlerde yapmacıklık konusunda bir haykırışım oldu. Bunu birkaç zaman önce direk çevremdekilere söyledim 3-5 kişi vardı. Kimi benim çılgın oldugumu düşündü kimi ise çok kırıldı bu düşünceme ve bikaç zaman konuşmadı. Baktımki benim dogrularım başkalarına zarar veriyor sakladım. Çok kızıyorlar söylediğimde ama ben insanları yapmacık buluyorum. Kimi kendi dogruları için kimi yaşama böyle tutundugunu söylüyor kimi alışmış buna ama derin bir sohbete daldığında hepsi kendinin yapmacık oldugunu anlıyor. Ama kendiyle sohbet edebilen çok nadir insan oldugu için asıl dogruları  göremiyor. Aslında insanların yalan söylemek gibi zaman zaman tatlı yapmacık zamanlarıda olabilir. Ama bunu yaşam felsefesi haline getiren insanlar artık miğdemi bulandırıyor…

Çocukluğumdaki kurmalı oyuncaklardan hayatımda onlarca olması beni tedirgin ediyor. Bazen düşünüyorumda dogru olan yapmacık olmak mı? Yani yapmacık olanların dediği gibi bazı şeylerin olması gerektiği gibi olması mı dogru olan Yoksa herkes için dogru olan bir şeyi dogru zamanda ifade edebilmek mi dogru olan.. Benim gibi düşünenlerin benim kadar cesur olamadıklarını gördüğüm için bunu düşünmeye başladım. Ama herkesin insanın karakterinde olmasını istediği birçok özellikten ilk sırada yer alan “dogruluk” değil mi? Bunu yapmacıkca hareketlerle kamufile etmenin yada yalanlarla süslemenin ne anlamı var..

Hayatımı kurgulamaya çalıştığım an dağılıyor her şey cam kırıkları gibi. O yüzden ben artık zamanı bile kurgulamıyorum. Ki davranış hal hareket ve konuşmalara gelirsek onlarda da artık çok hassasım. En ufak bir konuda bile yapmacık olunmasına karşı çıkıyor ve asla yapmacık olmamaya çalışıyorum.. Hayatımda kurmalı oyuncaklar ve izlediğim filmler haricinde hiçbir düşünce yada hareket  planlanmıyor.. Planlandığında da planlandığı gibi devam etmiyor.
Hiçbir şey in zorunda olmadığınız bir hayat dilerim sizlere. Kurmak zorunda olmadığınız anlarla dolu bir yaşam..

Kayb d n l r..

Bugün çok sevdiğim birinin tavsiyesi ile  yaklaşık bibuçuk aydır beklediğim bir filmi izlemeye gittim. 
Filmin adı “Kaybedenler klübü”.. Esasen bu filme karşı ilk sempatim kısmende olsa aynı zamanda  bir programcı oldugum için bir radyo programı ile alakalı olması idi. Filmi izledim bitti. Keyifle ayrıldım ordan.  Filmi anlatmıcam ince ayrıntılarınada girmicem. Çünkü film şuan vizyonda ama tek bir şey diyebilirim. Mutlaka izlemelisiniz…

Kaybedenler klübü diyince akla gelen birçok şey hayattaki dengesizliklerde yaşanan kayıplar.. İş  sosyal yaşam aile vs.. Burada o unsurlarda ele alınmıs yaşamın gerçeği sonuçta ama onların haricinde tek konu ve tek kayb olan yalnızlık ele alınmış. Ve fazlasıyla güzel olmuş.
İnsan her şeyde doyumluluğu tadabilir iş, aile, sex, yemek, zevk, eğlence vs.. hepsinde doyumluluğun bir sınırı var ve hepsinde bu sınıra geldiğinizde ve öncesinde size hakim olan tek şey aşktır. Yalnızken insan bu unsurlardan olabildiğince yalnızdır. Ama hayatında düşünmeni sağlayacak bir duygu varsa hepsi boş gelir insana.. Yalnızlık aslında yaşamayı öğretir insana. Yaşamak çok zor iştir yalnızken. Çevrende onlarca seninle ilgilenen insan olmasına ragmen hatta senin için canını vericek insanlar varken bile yalnızsındır. Bunu hiçbir fedakarlık değiştiremez. Çünkü  kendini yalnız hissettiğinde seni hayatta tutabilecek hiçbirşeyin varolduğuna inanmazsın. Ve kaybedenler klübü’nün programcısının da dediği gibi “ içinde ölüm olan hayatta daha ciddi ne olabilir ki?” Ölmek anlamsızdır çünkü seni düşünen onlarca insan olmasına ragmen seni düşündürebilen bir insan bile kalmamıstır çevrende..

Bu düşünce hayatınada yansır. Misal verirsek işte başarı senin için çok önemlidir normal şartlarda ama o başarıyı sevdiğinle daha mutlu olabileceğin hayat için yakalamayı düşündüğünü anladığın an önemsizleşir. Ve sadece olması gerektiği gibi yaşarsın iş hayatını.. Ve yine bir misal.. o gün senin doğum günün olsa ve onlarca kişi değişik yerlerde senin için planlar yapsa senin umrunda olurmu? Olmaz!

Çünkü hiçbirini belirli bir STANDART ın üstünde düşünmezsin. Seni düşündüremezler. Seni düşündürebilecek iki unsur vardır hayatında ikiside aynı alt yapıya dayanır. AİLE.. biri senin ebebeynlerin annen baban vs.. diğeri ise kurmak  istediğin ailenin diğer yarısı. Sevdiğin..

Kaybedenler kulübü mimarları yiğit özşener ve nejat işler'inde dediği gibi "Neden bu kadar yalnızım,diye sordum tanrıya. Senin ağacından orman olmaz, diye yanıtladı."

18 Mart 2011 Cuma

Üç Günlük Dünya

Kötü olmanın yararlı olacağını düşünüyordum. Çünkü iyi olmak bana saygınlık ve karakterimin iyi bilinmesi haricinde hiçbirşey kazandırmamıştı. İyi olmaya karşı bile bir menfaatimiz var baksanıza! Baktımki hayatımı koyduğum aşkta bile iyi olmak dogru bulunmamıştı. Bu gibi nedenlerden dolayı artık kötü olmak istiyorum. Bakalım kötü olunca neler kazanacağım. Bir diğer değiş ile kötülükten menfaatlerim ne olacak bakalım. Sadece eger gerçekten kötü olduğumda düşlediğim kişi ile huzuru yaşayabileceğime inansam emin olabilsem tamamen... Benden kötüsü olmaz bu dünyada......

Son günlerde hayatıma bir kişi girdi ve 3 gün sonra çıktı. Çok garip bir ilişkiydi bu. Başlayışı ilerleyişi devam edişi ve akabinde sona erişi. Çok garip çünkü 3 günde beraber çalıştığın arkadaşı bile günde 8 saat yanyana olduğun halde tanıyamazsın hatta iş haricinde yanında bulunmayı bile dogru bulmazsın. Garip olmasının tek nedeni 3 günlük olması değil. Bunun haricinde tesadüfler karşılaştırmalar önemli konularda var. Şöyle bir bakalım üç günlük dünyaya neler sıgdırmışız..

1.Gün:

Kaybolmak uzun süre yada sessiz kalmak insanlara gibi olumsuz düşüncelerle boğuştuğum bir anda pc başında internette tabiri caizse sörf yaparken biri çıktı karşıma. paylaşım sitesindeki hesabımdaki ikibin kişiden farksız bir kişi idi ama. yani herhangi biri idi. bir vesile ile eklemiştim onu. ekledikten sonra sohbete başladık ama öyle bir sohbet ki bu en yakın kankamla daha kısıntılı konuşuyor sayılırdım. Her haliyle çok samimi  içten ve uçuk bir sohbetimiz vardı. Hayatı önemsemeyen bir sohbetti. tam anlamıyla iki saat falan sürdü akabinde işlerim dolayısıyla ben başka bir yere gittim. haliyle pc den ayrılmak zorunda kaldım.  Aynı günün akşamı pc başına geçtiğimde yine karşımda buldum onu. bir sohbete başladık 9 saat sürdü. Ama toplamda tamamıyla 11 saat konuştuğum bir kızı tek bir madde olarak bile tanımıyordum. sadece nerede oturduğunu söyledi onuda ben sormadım kendi söyledi. benimde nerde oturduğumu zaten bilgilerimden bulmuş. Onun haricinde hiçbir özel bilgilere girmedik (nerden  okul iş arkadaş ilgi alanları vs.) 9 saat sonrasında artık gece yarısı olmuştu. Sohbet arasında pc başından kalkacağımı söyleyince o vesile ile birbirimizin telefon numaralarını aldık. Sonrasında o gece bitmişti. İlk gün sadece sıradan bir sohbetti. ilginc olan tek yanı ise hiç birbirimizi tanıma isteğimizin olmayışı idi...

2.Gün

Uyandığımda herzamanki gibi ofise gittim yine bilgisayarımı açtığımda karşımdaydı. Numarasını almış olmama ve numaram onda olmasına ragmen ne o nede ben ulaşmamıştık. Yine pci başındayım oda pcde. yeniden gün içinde iş aralarnda aralıklarla sohbet ediyoruz. Ama bugünki sohbet bambaşka. Zaman zaman duygusal zaman zaman bazı ortak yönleri bularak kurumsal. Ama düne bakılırsa bir fark vardı kesinlikle. Bugün kişisel bilgilerimden birini öğrendi. bir radyoda yayın yaptığımı. ama radyonun benim olduğunu değil :) Çok garip. yayın yaptığımı ve 7de yayına gireceğimi belirttim. mutlaka dinleyeceğini söyledi. Bir önceki yayıncının programına 5 dkk konuk oldum şiir okumak için o şiiri dinledikten sonra biraz daha sohbetler duygusal olmuştu. Şiir atilla ilhan'dan " Kimi Sevsem Sensin " idi. ona ithaf edilmediğini bildiği halde mest olmuştu. sonrasında o akşam  yayın yaptım yayında çok harika bir şekilde katılım yaptı. şarkıları ses tonumu falanf filan öğrendi yavaş yavaş. ama ben ona dair halen birşey bilmiyorum ve bilmekte istemiyordum. Belkide  o anın büyüsü bozulmasın diye istemiyordum. Yayın bitti. sonrasında yine 8-12 arası 4 saat çok samimi bir sohbet içerisindeydik ama yine yoktu ona dair hiçbirşey beynimde. resimlerime baktı o sohbet esnasında gözlerimi gördü. Ben baktım onu gördüm. ve derken o gece yarısı oldu. ona karşı duydugum bazı hisler vardı. ama söylemenin çok aptalca olacağını biliyordum. söyleyemedim. tam geç oldu çıkacağım diyecekken. vazgeçtim. Seni seviyorum yazdım. ve aynı anda nasıl bir tesadüftür bu aynı anda oda seni seviyorum yazdı. Şaşırdık kaldık. tesadüftü bu mutlaka.. sonrasında duygularımızı açıkca paylaştığımızda git gel yaşıyorduk sürekli. Acaba dogrumu yapıyoruz. Daha 2 gün bile olmamış. ayrıca 3 gün öncesinde değişik duygulara sahipken nasıl bu kadar  cesur olabilirdik. Bunu düşünerek git gel durumundaydık. 12-1 arası kimi zaman sevgilim kimi zaman kanka dedik birbirimize çünkü inanılmaz karmaşıktık. Ben çıkıyorum dediğimde onun lütfen çıkma deyişinden anladım gerçekten beni sevdiğini.. Gitmem gerekiyordu. Çıkmamız  gerekiyordu. Çıktık. ama telefondan güzel sözler söyleyerek devam ettik.. Ömrümmm Birtanemmm Hayatım.....

3.Gün

Ve güzel bir salı sabahına  uyandım. Güzel bir salı sabahı çünkü uyandığımda onun güzel sözlerini içeren mesajlar okumuştum. Mesajları görür görmez hemen onu aradım sabah mahmurluğunda.. Sesini duyacaktım ilk defa ne garip :). Aradım bir çal iki çaldı derken açtı hemen. Muhteşem tatlı bir ses. İlk sözü şuydu " Ömrümm günaydınn.. Sen bana ne yaptın ya :( " Ve kısa bir sohbet ettik. sesi çok güzeldi zaten sohbet arasında söylediği kadar kırşehirli olduğunu neşet ertaşı sevdiğini ve bahar şenliklerinde ses sanatçısı olarak çıktığını söylemişti:) Bunu o güzel sesi dogrular gibiydi. sesi içime işliyordu sanki. Ben ona tanıştığımızdan bu zaman kadar "öyle bir anda geldin ki" diyordum Ve sürekli iltifat etmek isteğimden değil sadece bulunduğum psikolojiyi anlatmak için " sen bir perisin insan olamazsın" diyordum. Kısa bir sohbetten sonra ofise geçtim. 

Açtım bilgisayarı toparlandım derken yine o karşımda. ama bu kez o karışık duyguları onu karmaşık bir hale getirmiş gibi. sürekli tekrarlıyordu " sen bana ne yaptın ya" " sen bana ne yaptın ya"  sonrasında bir baktım o güzel kelimelerin yerini ayrılık sözcükleri almıştı. Öncesinde sınavlarım var o yüzden yokum dedi. sonrasında gerçeği söyledi. Benimle tanışmadan 3 gün önce 4 yıllık bir birlikteliğini bitirme kararı almış fakat o kadar yaşanmış bir birlikteliği yıkamayacağını bu yüzden ayrılmamız gerektiğini söyledi. Şaşkındım ne oluyor ne zaman birleştik ne zaman ayrılıyoruz. Ve hiç dokunamadığımız kamerada bile birbirimizi görmediğimiz halde. yani birbirimize zerre menfaatimiz olmadığı halde neden ayrılacaktık ki.

 Şaşkındım ama bu kararına saygı duyduğumu belirttim ve şu sözü söyledim.. " Sen bir perisin bir insanın 3 günlük bir dünyada beni bu kadar mutlu edeceğini tahmin bile edemezdim çünkü. Seni çok iyi anlıyorum. Sen perisin ve periler her zaman istedikleri yerde olamazlar.."

M..

                   "M.Gün'ün 3gün1ömür adlı hikayesinden alıntıdır"

12 Mart 2011 Cumartesi

Uyanmamak Üzere..

"Bitsede kurtulsam dediğimiz bir oyun misaliyim şuan. Gece sessiz. Bu kadar sessizlik beni öldürür. Beynim felç. uyumak istiyorum. uyanmamak.. Güzel rüyaların sabahında ne olduki.. her sabah aynı. uyumak istiyorum.. uyanmamak üzere.." |M..|  ""24 saat önce"



""Şuan""

Çok karmaşığım şu sıralar. Bu karmaşanın tek birşeyden ibaret olması belkide benim zayıflığım. ama kime güç gösterisi yapacağım ki. zayıfsam zayıfım işte. Bazı zamanlar geliyor o an dünyanın en üstün ve en mükemmeli benim. hiçbirşey umrumda değil. en kralı en popüleri hiç gözümde değil o anlarda bu unsurlar.. Ama bir an geliyor ki...

O an ben bitiyorum. Bunu hayatımda 3 kez yaşamam ve 3 keresindede aynı şeyden ibaret olması yine benim zayıflığımı daha dogrusu ona karşı çok derin bir zaafımın olduğunun göstergesi olmalı. Ama neden.. Beni bilen bilir çok umursamaz. hayatı önemsemez. insanların iyi hallerini gören ve insanları seven biriyim. Böyle olumlu ve herşeyden hoşnut birinin. hani derlerya kolum kesildi. ama bi tane daha var dercesine pozitif birinin gözlerini bi anda kapatmak ve birdaha açmamak istemesi neden olabilir?? O an geldiğimde insanlar dünya evren sosyal sorumluluklar aile falan filan. o an geldiğinde istediğim tek şey bulunduğum yerden yöreden o an yokolmak onuda yapamayacağım için ölmek.. Uyumak uyanmamacasına..

Ben esasında reklam sektöründeyim. reklam sektöründe kalıplaşmış birkaç söz vardır. Biri de  "insan neyi hayal ederse enerjisini o doğrultuda kullanır"  Ben hücrelerimdeki enerjiyi nasıl bir adaptasyon şekli ile tek bir yere yönlendirmişim ki sanki elektirikli süpürge gibi fişi çıkarılınca çalışmaz haline gelmişim. Anlayamadım.
Bir insanın enerjisinin tamamını bir başkasından almasını sağlayacak neden ne olabilir ki?  Hayat dediğimiz kavramın içerisinde bütün güzellikler var. başlıca eğlence aile zevk sefa falan filan.. bütün olumlu şeylere ayırdığım enerji %1 olmalıki o insandan aldığım enerji kesildiğinde beyin ölümüm gerçekleşiyor. Nasıl bir kavram nasıl bir şey çözemedim..

Yine uyumak ve uyanmamak arasında kaldığım zaman dilimindeyim. Aslında o an geldiğinde öyle bir arada kalmışlık yok. direk yaşamını yitirmek istiyorsun. O anı olmamış farzetmek için. o anın her kelimesi her saniyesi her karesi zihnine işlenmeden o an hayatını yitirmek ve gözlerini yummak istiyorsun. Ama şuan tam olarak o andan sonra 24 saat geçti. şuan bir arada kalmışlığım var. Uyumak istiyorum bunu kimse engelleyemez. Ve uzun bir süre uyku çekeceğim.. Fakat uyanmamak da en az uyumak kada düşündüğüm bir durum hali. Yani kısacası  Uyumak istiyorum.. Uyanmamak üzere.....

M...

5 Mart 2011 Cumartesi

Cevapsız Sorular..

Herkesin cevabını sadece kendi bildiği onlarca problem vardır. Benimde var elbette. Bir başkasını örnek vermek yerine kendimi örnek vermenin daha masum olacağını düşünüyorum. Şöyleki.. Herkesin olduğu gibi benimde biri sorduğunda verebilecek onlarca cevabım olmasına ragmen kendimden sakladığım bazı cevaplar var. Benim normalde biraz daha yalın bi hayatım olmasına ragmen birkaç cevapsız sorum olduğunu düşünürsek. Daha pozitif ve aktif yaşamını sürdüren ve ince düşünen için cevapsız sorular bir hayatın bitimine kadar kötü sonuçlara yol açabiliyor.

Benim cevapsız soruların haricinde söyleyemediğim birçok soruda olması gerekirken. Bu bir itiraftır belkide ama çok gerçek. Benim hayatımda soramadığım. sormaya cesaret edemediğim. tek bir soru var. O soruyu sorabilme cesareti için yaşamımı feda edebilirim. Ama korkuyorum. Ya sonra diye.. Korkuyorum çünkü o soruya olumsuz bir cevap veya sonrasında bambaşka bir olumsuz davranış sergilenmesi halinde hayatımın geri kalanını yaşamak yada yaşamamak konusunda endişelerim olabileceğini düşünüyorum.

İnsanın hayatındaki soru işaretlerinin yaşamına etkisi buradanda çok kolay anlaşabiliyor diye düşünüyorum. Aslında dogru olanı herkes gibi bende biliyorum. O soruların cevaplarını ezberlemek ve cesurca söylemek. yani buna benim tabirimle kabugundan çıkmak diyorum. Çünkü insan o cevapsız soruların oluşturduğu kabugun içerisinde kalır ve o sorular cevabını soru işareti olmadan bulduğu takdirde o kabuk kırılır. Haricinde insan cevapsız sorularla boğuştuğu için o kabuğun içerisine kendini kitli olarak gördüğü için bu sorun tüm yaşamına hatta gülümsemesine bile yansır.

O yüzden ben cevapsız soruların uzun vadeye taşınmaması kanaatindeyim. Benim kendi içimde yaşadığım birkaç klasik cevapsız sorum var. Bunları çözmesemde bana sadece karakteristik olarak zarar veriyor. Yaşamımda pek bir engel değil. Tüm cevapsız soruların tamamını çözmeniz dileğiyle..

Kabuğunuzdan çıkmanız dileğiyle...

2 Mart 2011 Çarşamba

Neresindeyiz Zamanın

Hiç düşündünüzmü gerçekte bilinen zamanın neresinde olduğunuzu? Yada daha açıkcası yaşadığınız ömrün yada ömürlerin artık tarifini yapmak mümkün değil biliyorsunuz. Kısacası tasarlanan zamanın neresindeyiz bunu bilen varmı?? 

İnsan hep öğrenmek ister öncesi sonrası falanı filanı. iyi hoşda öğrensek ne değişecek ki. Hadi yarın 12de herşeyin son bulacağını öğrendik diyelim napardınız?? Anlık zevklerinizden tatmadıklarınızımı tadardınız yoksa kalp kırıklarınımı affederdiniz yada ailenizemi zaman ayırırsınız veya sevgilinize diyemediklerinizi mi demeye çalışırdınız. Şöyle bir kaleme alırken bile birçok yapılması gereken şey'in olduğunu görüyoruz. Bunların hangisine yetecek zamanınız var??

Bunu unutmayalım zaman çok acımasız. Zamanla pazarlık yapabilen biriniz varmı? yok.!

Ben kimi çevrem tarafından fazla umursamaz kimi çevre tarafından ise çok ince düşünür denilen biriymişim. Onlar öyle diyor yani. Umursamaz diyenlere katılıyorum. Ben sevginin olumsuz yönü haric hiçbir olumsuzluğa hayatımda yer vermekten kaçınırım. Bu yüzden hep umursamaz diyen bir kesim oldu. Kimileride ince düşünür dedi. Onlar sevdiklerim di zaten.

Şimdi zamanı durdurma ihtimalimiz yok bu belli birşey. Zamanı kontrol etme denilen şeyi bireysel olarak yapabilen çok nadir bir kesim insanın olduğunuda düşünürse herkes. Hiçbir olumsuz şey olmazdı heralde. Çünkü yarın yaşayacağımızda kesin deil öleceğimizde... 

Sanırım artık bu  soruyu herzaman kendimize sorma zamanı geldi..!

NERESİNDEYİZ ZAMANIN???? 




       NERESİNDEYİM ZAMANIN         

Zifiri karanlıkların prensiyim ben
Güneşin yada ampulun kuvveti yeterdi önceden
Küçüktüm..
Ne yaptığımı bilmezdim ben
Şimdi büyüdüm
Güneşin dibindeki karanlık dünyamın prensiyim ben

Hayatıma yön vereyim derken
Her şey kontrolden çıktı
Neye elimi atsam
Hep boş çıktı
Yani..
Düşeş attım yek geldi.
Düşünüyorumda Zamanın neresindeyim ben..


M......