12 Aralık 2011 Pazartesi

Özlüyorum..

özlüyorum..

her an her dakika her saniye özlüyorum. her insanda görüyorum seni. her gökkusagında senin rengin parlıyor gözlerimde.

an olur özlemin dağları deldirir ferhat olurum.. an olur özlemin çölleri aştırır mecnun olurum..

artık sana olan özlemimi anlatmak için benzetmeleri bile kullanmak yetmiyor.

özlüyorum.. özlüyorum.. özlüyorum...

14 Kasım 2011 Pazartesi

İzmirde Saklı

Şairin şiirin birinde sevgilisinin arkadaşını tarifi gibi "bir gülüşü vardı cenazeye benzerdi.." öyle öfkeliyim bu kente.. Zaten sevmezdim herkes orayı seviyor diye. Sanki koskoca ülkede tek vatanmış gibi herkes ordan nemalanıyor. Herkes oraya planlar yapıyor. Herkes orası için bir yıl boyunca çalışıyor ve topu topu iki haftalık tatilini de sevdikleriyle değilde  o kentin herhangi bir binasında tanımadıgı insanlarla geçiriyor.

Bu ve bunun gibi olumsuzluklarla bende iyi bir karne ye sahip olmayan bu kent gel gelelim. eskiden sadece olumsuz fikir beyan ettiğim yer kadar önemsiz ve çaprazımda bile değildi. Çok uzagımda idi önemsemem için. Ama şimdi bir baktım ki o şehri karşıma almışım ve her hamlesinde dövüyorum eskiden çamaşırları yıkarlarken kullandıkları büyük ve agır bastonla. ama yinede hıncımı alamıyorum ordan!

Öyle söyleyebileceğim anlatabileceğim bir derdimde yok esasen şehir ile. ama öyle bir candamarım ı buldu ki hiç iyi şeyler düşünemiyorum o kentin hakkında.

Küçükken sokaklarda, bisiklet on ve yan panellerinde taşıtların camlarında yada çamurluklarında görürdüm bir yazı.. temsili.. " Ey gebze! seni sen oldugun için değil! Sevdiğim|in sende oldugu için seviyorum" yazısını çok görürdüm. İşte bu haykırışta o şehre ama tam tersi.. "Ey ..... Seni sen oldugun için değil onu benden ayırdıgın için sev-mi-yo-rum!"

Bu kenti yakıp yıksamda hıncım geçmez heralde. o güzel gözleriyle ünlü şehir.. O sahilleri kumsalları ve görsel açıdan bir mucevher olan şehir. o tarihi ile rumların.. haçlıların.. bizanslıların ve osmanlının izlerini taşıyan şehir. O dillere destan fuarıyla şehirler ötesinden kendine çeken şehir... Birçok insan için bu ve bunlar gibi onlarca özelliği ile anılan şehir benim için tek anahtar kelime ile oluşuyor. ve bu anahtar kelimenin o şehirde olması beni o şehre düşman yapmaya yetiyor da artıyor...

Şimdi gel bakalım güzel ülkemin sevilen şehri! Senle bir anlaşma yapalım!!

Tüm güzelliklerine saygı duyuyorum. Benimsiyorum. ama bunu karşılıgında senden de birşey istiyorum!

ONA İYİ BAK!

Sessiz Çığlık

Karşı koyamadıgım bir ses var. Konuşuyor sürekli benimle. Ve tüm dogrularım onunla kendini buluyor. Ben ne konuşuyorsam hemen akabinde o ses dogruluyor ve bana olumsuz olumlu tüm yanlarını sunuyor resmen. Yollar açıyor bana. Hep iyi yanımı besliyor bu ses. Ve hep dogru yanım oluyor..

Beni çok ferahlatıyor bu ses. En iyi olayda öyle bir konuşuyorki benimle o anıma şükrediyorum. En iyi yaşadıgım anlarda bana olabilesi olumsuzluklardan birkaç örnek sunuyor. "bak bunlar da olabilirdi ama şuan bunu yaşıyorsun" dercesine açık açık konuşuyor benimle.. Tam aksine en olumsuz anlarda da beni öyle ferahlatıyor ki onun verdiği rahatlıkla çok sogukkanlı ve aklıselim olabiliyorum o anlarda. Mesela çok kötü birşey oldu  bana daha kötüsünü fısıldıyor.. " bak ya bu olsaydı ama olmadı şuan bunu yaşıyorsun" diye..

O ses e kendimi öyle bir kaptırdım ki kötülük yapamıyorum yapmam gereken yerlerde bile. Hep iyi yanlarımı depreştiriyor o gizemli ses. Bazen kötülükte dogru olabiliyor elbette o gibi durumlarda da olabildiğince objektif yaklaşıyor bana. İzah ediyor bir bir. "bak bu yaptıgın kötü birşey bunu bil ve algıla fakat dogru olan bu yapmalısın" diye.

Bu benim çok hoşuma gidiyor. Bu sayede kendimi hiç yalnız hissetmiyorum. Tek başına bir dünya gibiyim. Heryerde her zamanda her anda.. Hani o insanları dizilerde sempatik hale getiren tek kişilik iki karekter gibi yansıtılan oyunlar vardırya oyuncu kendisi ve elindeki oyuncak ile konuşur. Benimde içimde öyle bir oyuncak arkadaşım var. Ve ben ona sonsuz bir şekilde güveniyorum..

Kimbilir "Kötülük kötülük kötülük" diyerek incittiğim İyilik perisi belkide beni bu şekilde gözlüyordur. İyilik perisi eğer içimdeki ses senden geliyorsa konuş benimle.. Tamam seni dinleyebiliyorum ama seninle senin açtıgın konular haricinde konuşamıyorum. Ben seninle dertleşmek istiyorum İyilik perisi. Ağlamak istiyorum seninle. Kimseler görmesin ağladıgımı iyilik perisi yalnızca sen ve ben arasında kalsın. Hadi bu dileğimi geri çevirme ve gel dertleşelim.. Tamam omzuna yaslanamam.. Tamam sana sarılamam.. ve yine Tamam seni göremeyeceğim bile.. Ama olsun ben yinede istiyorum iyilik perisi. Gözlerimden dökülecek yaşlar ile durulanıp tertemiz bir hayat a başlamak istiyorum.

Hadi iyilik perisi bu kezde kırma beni.. Ağlamak sana göre olumsuzdur bilirim. Ama doğru olan bu iyilik perisi. algılıyorum. biliyorum ve dogru olanın farkındayım iyilik perisi.. Ağlamak istiyorum!

6 Ekim 2011 Perşembe

Penceremin Önündeki de Kim?

 Bu yazıyı yılın başlarında ilk yazıldıgında okumuştum. O zaman da çok keyif almıştım. Şimdi oldugu gibi. Gün içerisinde birden çark ettim yazan kişinin blogunda onlarca yazısı olmasına ragmen neden bu aklıma geldi. Onu düşünürken yeniden okudum yazıyı. Anladım ki bu yazıda düşüncelerimin telafuzu var. Ruh halimin yansıması var... Onlarca yazıdan "Penceremin Önündeki de Kim" yazısını öne çıkaran tek şey bu idi... Blogun diğer yazılarını okumak isterseniz yazının altında alıntı linki bulunmaktadır.  

 

                                                                                                   Falstaff

 

 

Penceremin Önündeki de Kim???

Şimdi sakinlik var üstümde. Oturmuş bir köşeye odamdaki pencereden insanlara bakıyorum. Bir sürü kişi gelip geçiyor penceremden. Bir çoğuna dikkat bile etmiyorum. Orada olduğunu fark etmiyorum. Eminim ki onlarda benim farkıma varamamışlardır.

Aniden birine takılıyor gözüm. Bana çok tanıdık gelen bir tarafı var... Dikkatlice izliyorum, bütün dikkatim onda. Nereden tanıdık geliyor? Nerede görmüştüm ben bu kişiyi??? Hayatım boyunca gözlerinin içine baktığım insanları tekrar gördüğümde mutlaka hatırlardım. Bazen zaman alırdı nerede gördüğüm, nereden hatırladığım. Hafızamı zorlar mutlaka bulurdum nerede gördüğümü.

Yine zorluyorum nerede görmüştüm ki ben bu kişiyi? Mutlaka çıkaracağım, biraz daha dikkatli izlersem tamamdır. Yüzünde hep bir gülümseme var. Kalabalık bir ortamın içinde, mutlu gibi de görünüyor. Ama hayır ters olan bir şey var sadece mutlu görünebilen biri.

Gözlerine bakıyorum, tanıyabileceğim tek nokta olduğu için ama baktığımda ki o his çok tanıdık geliyor, içini görüyor gibiyim. Çok büyük şeyler saklıyor yüreğinin derinliklerinde. Acı çekmiş zamanında. Hemde fazlasıyla ama sarmış yaralarını, onlarla yaşamayı öğrenmiş gibi. Çok şeyler yaşamış biri hayatın hep öğreteceği şeyler vardır ama o bir çoğunu öğrenmiş ya da dersini almış gibi. Çünkü içine bakmayı bırakıp kendine baktığımda gayet dik durabiliyor.

Acıdan daha fazla özlem var içinde. Hep bir şeyi bekler gibi ya da birini orasını anlayamıyorum. Sadece özlemle dolu ve sesli bir şekilde söyleyemeyen biri. Özlemek zayıflık gibi gelir bana. Bende özlemezdim insanları başlarda çünkü özlersem hep eksik kalacağımdan korkardım. Sanırım o da aynı şeyi düşündüğünden dolayı içinde bununla ilgili bir karmaşası var.

Bir an bir hareketlilik oluyor etrafında oda ayak uydurmaya çalışıyor fakat zorlanır gibi ya da zorla yapıyor bazı şeyleri. İstemeden... Yapması gereken belli, ne yapıyor bu orada, neden hala duruyor ki. İçinden bir ses ona durmasını söylüyor anlaşıldı.

Bırak artık düşüncelerine bakmayı, tanıyorsan çıkar artık. Tanımak böyle uzun sürdüğünde daha fazla deliriyorum. Ama alamıyorum kendimi onun düşünceleri ile boğuştuğunu görmekten. Sıkışmış, her şeyden sıkılmış biri. Mutlu görünmesinin sebebi de bu. Sadece mutlu hissetmek istediği için gülümsüyor etrafına...

Ve tanıdım en sonunda... Bu kadar zor olmamalıydı bu bilindik yüzün kime ait olduğunu bilmek, aynaya baktığımda gördüğüm kişiyi tanımak...

Hiddenglaze

http://hiddenglaze.blogspot.com/2011/01/penceremin-onundeki-de-kim.html

İnce Sızı

Gün geliyor öyle bir daralıyor ki insan.. Kaçmak istiyor uzaklara.. Yokolmak istiyor. Unutmak istiyor geride kalmış herşeyi.. Unutmak istiyor istemesine de, Unutmaya çalışırken düşünmeme ihtimali yokki.. Çaresiz..

Birini unutmaya çalıştıgımda elbetteki başarabiliyorum. Yeterki o nu isteyeyim. Ama unutmak zorunda oldugum kişiler öyle bir içimi acıtıyor ki. yok böyle bişey..

Hayatın devam ediyor.. Olaylar iş arkadaş o bu şu. herşey çok güzel espriler havada dans ediyor derken bir göz kayması bir boşluk ince, incecik bir boşluk. O an aklına ne gelirse artık. onunla orda oldugun anlar. olma ihtimali vs. bütün yollar bir anda ona çıkıyor . O anki içindeki ince sızı varya.. Hani tahrip gücü yüksek silahlar mı dersin. Psikolojik oyunlardan oluşan saçmalıklar mı dersin. kötü gelişen olaylar mı dersin. uzaktaki akrabaya duyulan özlem mi dersin. vesaire vesaire vesaire... hiçbir varyasyon o sızıdan daha fazla yaralamıyor insanı.

O an duruyor kalıyorsun. O an dünya duruyor. Zaman vefasız olsada beden donuyor. Bitiyor o an tüm güzellikler düğümleniyor bogazına tüm sözler. Kitleniyorsun o an. Kalıyorsun öyle çaresizce..

Düşünüyorsun onca seni seven kalabalıgın içinde. Çevrendekiler senin için yanıp tutuşurken sen onlara bile gereken saygıyı gösteremiyorsun. O ince sızı nın açtıgı yara öyle derinlerde ki girdiğinde öyle kolay kolay çıkamıyorsun...

Susuyor kalıyorsun.. ve o çaresizlikten kurtulmak için üç yol çıkıyor karşına..

İnceden onu hatırlatan bi şarkı mırıldanarak zamana ayak uydurmak..

Onu unutman gerektiğinin altını çizerek düşünmek..

Ağlamak... için için...



||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||

Asma suratını' deme be kadın,
Ne değişir?

Yine,
İstanbul'daki asma köprüler gibi,
Asma gülücükler iliştiririm yüzüme;
Ve gözlerimin altından binlerce Marmara akıtırım...

Şu Orhan Veli'ninde alacağı olsun...
Serde erkeklik varmış; ağlanmazmış...! !

29 Eylül 2011 Perşembe

Gizemli Beyoğlu

Bu yazıyı önce gelişi güzel yazmıştım. daha sonra düzeltmeye karar verdim ama konu hakkında profesyonel olmadığım için birçok hatam olduğunu düşünüyorum. Tabir i caizse bir hatamız olduysa affola..
Hikaye genel anlamda beyoğluna sakaryadan dikey geçiş yapan  ve beyoglu yaşantısı hakkında zerre bilgisi olmayan saf bir ingiliz asıllı türk genç mike  ile geçmişinde talihsizlikler yaşayan şizofreni ama özünde çok iyi bir kız olan yeşim arasında geçmektedir.

                                                                                                   Saygılarımla..
    
                                                                                                                      Musa Gün



                                                        -Gizemli Beyoğlu-

Mike kendi dünyasında sessiz sedasız fakat mantıklı tam anlamıyla sayılmaz ama birazda yakışıklı bir gençtir. Çalışma sektöründe iyi bir yöneticilik vasfı yolunda kariyerine devam eden mike.  Bir anda hiç bulunmadığı bir sektörden teklif almıştır. Bu konuda çok kararsız olan mike gelen teklifin hayatına renk katacağını düşünerek. Ve bulunduğu pozisyonda gereken referansları aldığını dilediği takdirde istediği an bulundugu işine geri dönebileceğini bildiği için gelen bu teklifi kabul ederek  İstanbul’un yolunu tutar..

Teklif edilen iş’ geniş kamsamlı ve tam zamanlı bir iştir. Yeri geldiğinde medya dünyasında isim sahibi olan patronun her an yanında olması gerekmektedir. Ve patronunun beyoğlunun en medyatik sokağında nezih bir bar’ı vardır..  Mike proje sürecinde bar ın altındaki kendine ayrılan evde kalacaktır.  İstanbulun her yerine en yakın olan yer taksim olduğu için patronu onun barda kalmasını ve boş zamanlarda da barda yöneticilik yapmasını uygun görmüştür.

Rutin bir hayat yaşıyorken bir anda kararını değiştirerek medya dünyasına ve haliyle eğlencenin en kalabalık ve en pislik yeri olan Beyoğluna düşen ingiliz asıllı türk ama ismi mike olan bu genc. başına geleceklerden habersizdir. Mike aslında karışık hayatına ragmen
çok mütevazi bir aileye sahiptir. Beyoğlunda yeni oldugu için istanbuldada ilk defa yaşamaya başladığı için Mike birçok şeyi yaşayarak öğrenmek zorunda kalacaktır. En önemliside aşkı. Herkes tarafından bilindiği gibi beyoğlunda hayat çok hızlı yaşanır tabi aşklarda.

Mike bir gece iş bitimi medya dünyasındaki patronunun sahibi oldugu barın içinde sabahlayacaktır. İş bitiminde bilgisayarını açar ve  herzamanki gibi rutin reklam işlerini bitirdikten sonra değişik insanlar tanıma isteği ile ünlü paylaşım sitesi facebookda online arkadas aramaya başlar. O sıra gönderdiği arkadaşlık tekliflerinden biri onlinedir ve kabul eder. Onunla edilen sohbette karşıdaki kızdan çok  etkilenen mike onunla çok samimi konuşur. Kızın adı Yeşimdir. Kendini bir huzurevinde hemşire olarak tanıtan yeşimde mike ile aynı karaktere sahiptir. Ve birçok ortak yönlerinin olduğunu düşündüğü için onunla konuşmayı kabul eder. Konuşulacak ne varsa konuşulmuştur tanımak adına.
Gel zaman git zaman 5 saat sürmüştür konuşmaları.
Konuşmalarda yeşim kendini anlatmıştır
Yeşim: ben bir huzurevinde hemşire olarak çalışıyorum. Geçmişte antalyada oryantallik yaptığım bile olmuştur. Biraz deliyim yani
Mike: yok yok o kadarı herkesta var
Yeşim: yok yok ben gerçekten deliyim. Ruhsal bozukluklarım var ayda bir hastaneye gidiyorum. Sanırım şizofreni hastalığımın adı.
Mike: nasıl yani sen iki kişiyimi yaşıyorsun dünyanda
Yeşim öylede denilebilir.
Mike: Çok garipmiş.
Yeşim: İlaçlarımı alırsam herhangi bir sorun olmuyor. İkinci halim daha asi ve başınabuyruktur.
Mike: o zaman sana ilaçlarını sürekli hatırlatmak gerekecek J
Yeşim: dikkatli olarak alıyorum zaten..
Mike: peki başka yeşim? Ben anlattım hemen hemen her şeyi başka ne yaparsın nerde yaşarsın nedir yaptıkların.
Yeşim: ben evlendim ve 1 yıl sonra boşandım. Bir kızım var ama annemler benden fazla bakıyor ona. Ruhsal bozukluğum ona yansısın istemiyorum.
Mike: gerçekten mi? Ya yeşim senin hayatından süper bir roman çıkar heralde. Normal bir dakikan yokki senin…
Yeşim: evet mike. Sende fena değilsin ama beyoglunu hiç bilmeyip beyoğlunun en işlek yerinde mekan yöneticisi olmak. Çılgınlık gibi bir şey. Heleki çalıştığın yeri bırakıp geldiğinde düşünülürse benden farksız sayılmazsın.. J
Mike: düşündümde evet evet çılgınlık mış J
Yeşim: öyle tabi.. senden bir ricam var mike..
Mike: söyle tabiî ki
Yeşim: sana bahsettiğim hastalığımdan lütfen her ne şartta olursan ol kimseye bahsetme lütfen. Bana bile..
Mike:  Bu hastalıgını sen kontrol ettiğin sürece zaten akla gelmez bu. Sonuçta çareside sende..
Yeşim: teşekkür ederim..

Konuşmanın bitiminde mike bu sıcaklığın hediyesi olarak yeşime açık adresini verir. Beyoğlu istiklal cad. Pia Cafe&Bar die. Kızda bu inceliğe cevap verir ben yarın istiklalde olacagım kuzenimi gezdirmem gerekiyor. Belki ugrarım der. Mike büyük bir keyifle bilgisayarı kapatır ve yatar. Sabahlara kadar süren tatlı sohbetin ardından kendine düşüncelerinde  güzel bir yer yaparak uyur..

Öğle saatlerinde uyanır. Beyoğlunda bir binada en az 3 cafe vardır. Mike nin bulunduğu pia cafe ise 2. kattadır.  3. kattaki kapıcı tanımadıgı halde
Kapıcı -Mike kim Mike kim
Mike: Benim
Kapıcı- Bugün sen uyurken bir kız geldi seni sordu
Mike: İsmi neydi
Kapıcı -Unuttum ama çok güzeldi
Mike: acaba o olabilirmi

der ve susarlar. Mike üzgündür acaba o olabilirmi die. Hemen bilgisayarı açar ve nette online değildir. Mike uyurken cep telefonuna cevapsız çağrı almıştır ama kim oldugu belli olmadıgı için onun yeşim olabileceğini asla düşünmemiştir. O gün barda ölü gibi dolaşan Mike çok üzgündür Mike akşam olduğunda kasanın başına geçer. Kasanın başında ara ara bir ümitle bilgisayarına bakan Mike hala bir ümite kapının yolunu gözler durur.. Dikkatinin
dağıldığı bir an şef garson  Halil “Bir misafiriniz var” diyerek bir kızı getirmektedir..

YEŞİM: Gizemli prenses(netteki rumuzu)
Mike: Senmisin yeşim
Yeşim: evet benim Mike sen değilmisin
Mike evet benim çok şaşırdım inanılmaz güzelsin
Yeşim: Teşekkür ederim sende resimdekilerden daha yakışıklı görünüyorsun
Mike: Teşekkür ederim oturmazmısın

der ve  sahneye yakın mekanın en güzel masasını hazırlatıp otururlar. Tatlı bir sohbetin ardından samimiyetleri dahada gelişir hatta birbirlerinden etkilenirler. bunu söylemek isteyen mike asla söyleyemez.  Paylaşılan hiçbirşey olmadığı için mike haliyle konuşacakları konusunda çok zorluk çekmektedir. O sırada garsonlardan Mahmut Mike ve misafirine sempatik görünmek için  Yeşim’e takılır;
Mahmut: Mike bey yeşim hanım köyden misafiriniz mi
Miker(espri oldugunu anlamıştır ve) ne yani sen benim misafirime köylü mü diyorsun
Mahmut: Yok efendim sadece öyle hissettim
Mike: evet kardeşim o benim köylü güzelim

Der ve mahmutun bu laf atışını yeşime yansıtır. Çünkü şuanki ilk ortak arkadaşları Garson Mahmut olmuştur. ve haliyle konuşacakta birşeyleri olmadıgından bu konuyu bir saate yaymak zorunda kalmıstır. gece ilerledikce beyoğlunun arka yüzü  ortaya çıkmıştır. Pinokyo barda sahneye çıkan eşcinsel sanatcı azra parayı begenmemiştir. Mike yeşim  ve patronu Sanatçı azra ya gereken açıklamayı yaparak   otoparkın yolunu tutarken  Azra hiç tatmin olmamıştır Barda  temizlik için kalan barmen murat onunla sözlü bir tartışmaya girmiştir.  Azra para konusunda Murat a dert yanınca zaten eşcinsellere karşı görüşlü olan murat içkininde yardımıyla azra ile sözlü atışmaya girmiştir.  Ve sözlü atışma sonrası Murat azra yı sürükleyerek merdivenlere atmıştır.  Mike ve beraberindekiler daha otoparka gelmeden yeni garson Halil telaşla gelir ve olayı anlatır…
.
Mike ve beraberindekiler Hemen oraya dogru koştugunda azra yerlerde ağlıyor murat ise kayıp. Anlatılanlara ve görünüşe göre murat azrayı tekme tokat dışarı atmıştır. Bu Olayların
akabinde tabiki beyoglu polis ekibi olay yerine  gelmiştir. Patronun çevredeki agırlığı söz konusu olduğu için polislerle bizzat patron konuşup olayı tatlıya bağlamıştır. Hemen akabinde murat kayboldugu yerden bulunup azra ile barıştırılma merasimi yapılacaktır  Sonrasında  Olay tatlıya bağlandı ama saatte sabahın 8i oldu. Yeşim mike’ın  yanında elleri ellerinde sürekli şaşkın şaşkın bakıyordu. Gün bittiğinde ondan ayrılırken güzel bir gün olmasını dilediğini ama beceremediğini ileten mike özür diler

Mike: yeşim herşey için teşekkürler güzel bir gece yaşamak isterdim seninle ama aksilikler oldu işte. Umarım tekrarlarız yakın zamanda.
Yeşim: Herşey çok güzeldi seni ve çevreni çok begendim gelicem.
Mike: tamam cnm dikkat et kendine
Yeşim: sende

der ve taksiye binip anadolu yakasındaki evine gitmek için yola düşer. Onu gönderdikten sonra taksim meydanında hava almak ve durum değerlendirmesi yapmak için
bir tuR atan mike çok mutludur. Güzel bir kızla tanışır ve ondan hoşlanmıştır. Aynı zamanda çok duygusal biri olan mike yeni tanıştıgı yeşimi her an düşünür

Bir sonraki akşam mike yine kasa başındayken bir haber daha gelir.

Mahmut-Mike Mike senin köylü kızı geldi süper bi şekilde
Mike: ne diyorsun sen ya nerede
-içeride oturdu masaya gelir birazdan
Mike: tamam otursun geliyorum
der ve işinin başına geçer işlerin biraz daha rahatlamasını bekler yeşimin yanına gitmek için o sıra kasaya bir kız gelir

Mike: One lan
Yeşim: Benim Mike tanımadınmı
Mike: ses tanıdık geliyor ama görüntüyü daha önce görmüş olamam
Yeşim: Gizemli Prenses ben yeşim ben
Mike: Bu ne hal yeşim harika olmuşsun
Yeşim (Biraz daha işveli bir şekilde) Bak mike köylü kızı ile tanış işte
Mike: sen nasıl birşeysin yaa
Yeşim: öyle işte
Mike: tekmi geldin
Yeşim: Hayır iki kişi
Mike: Kim kızmı
Yeşim: Hayır erkek parasını yiyorum buraya getirdim para kazanın diye size müşteri getirdim
Mike: Sana müşteri getir diyen oldumu bu ne saçmalık al o adamıda defol git burdan
yEŞİM: Saçmalama mike benim burdan onunla çıkacağımımı sanıorsun
Mike peki ya ne ne yapacaksın
Yeşim: ben şimdi çantamı alıcam ve tuvalete gitme bahanesiyle çıkıcam bana gidecek bir yer söyle seni orda bekleyeyim sende hemen gel
Mike: tamam Mc donalds a git bekle ama kesinlikle birdaha böyle birşey yapma
Yeşim: tmm tmm hadi oyun başlasın adrenalin olcak biraz
Mike: hiçbişey olmaz sen rahat rahat çık
Yeşim olmaz öyle şey sen garsonları kapının önüne diz benim çıktığımı görmesin adam
Mike: Tmm
Mike arkadaşlar işi gücü bırakın kapının önünde sıraya dizilin yeşim çıkana kadar.
- tamam abi

ve yeşim dışarı çıkar. Ardından bikaç dakika sonra dışarı çıkması gereken Mike yaşanan olaya sinirlenmiştir bu yüzden yeşimin yanına gitmez. Fakat aradan yarım
saat geçtikten sonra aklına yeşim in hastalığı gelir. Bu gördüğü yeşim’in bilinç altındaki insan oldugunu düşünür öfkesi diner ve koşarak mc donaldsa gider ama mc donalds bomboştur. Çevresinde biraz bekler ama  yeşim hiçbir yerde yoktur. Sanki olanlarn
suçlusu oymus gibi hüsranla bara döner ve bilgisayarının başına geçer. Hemen ertesi sabah 10 civarı yeşim gelir ve mike uykudan uyanır. Yeşimle konuşur ve yeşime
olanları sanki hiçbişey olmamıs gibi konuşur.

Mike: Nasılsın yeşim:
Yeşim ii mike teşekkür ederim sen
Mike: teşekkür ederim bende iyiyim
diye kısa bir sohbet ederler sonrasında yeşim mike işyerinden bir hafta izin aldığını ve bir hafta boyunca buralarda olacagını söyler. Mike buna sevinir eger kalıcak
biryerin yoksa burda beraber kalabiliriz. Evin gibi kullanabilirsin burayı ben öyle kullanıyorum der yeşim ise teşekkür ederim gelirim ama benim çalışmamda gerek der
Mike burdada çalışabilirsin sana günlük para veririz garsonlar gibi dilediğin zaman çalışabilirsin
der ve yeşim o gün orda kalır herkes gider Mike patronu yeşime  gelmiyormusun
derken yeşim ise bu gece burda kalacagını söyler ve Mike bunu dogrulayarak kafasını sallar evet kalsın der. yeşim orda kalır. ve aynı yerde mike ile beraber kalırlar
Güzel bir sohbetin en sessiz yerinde yeşim sessizliği bozar..

Yeşim: Üşüyorum
Mike: Üzerine bişey al benim elbiselerden.
Yeşim: gerek yok sen beni sar ben üşümem
Mike: tmm ama ben seni anca kollarımla sarabilirim sen yine üşürsün
Yeşim: yok üşümem sen sarıl bana sıkıca
Mike tmm

ve o gece sarmaş dolaş uyurlar. Mike nin hiç aklında yeşimle olmak yoktur. Çünkü ona karşı duygusal bir bag vardır aklında. Ama yeşim onun tam aksine Mike nin yerine
herhangi biri olsaydı dün gece benimle sevişmişti der kendi kendine ve mike nin hem çok iyi hemde çok saf oldugunu tamamen anlar. Yeşim ve Mike sabah uyanırlar
Normalde garsonlar çok cılız bir kahvaltı hazırlar mike ise onlarla beraber ederdi kahvaltısını ama o sabah mike cebinden biraz para çıkartır garsona  kahvaltı güzel olsun
demiştir. Garson şaşkındır. O sıra Yeşimde uyandı ve kahvaltıyı yaptılar. Kahvaltı sonrası Mike işi dolayısıyla reklamını yaptıgı kanala kadar gidip gelecektir
Bu arada Yeşim kuaföre gider ve geldiğinde Mike nin patronuyla gizli bir görüşme yaparlar bu görüşme gizli oldugundan hiçkimseye söylemeyeceklerdir. Görüşme biter
Mike geri gelir ve yeşim ben dışarı çıkıyorum diyerek çıkar ve  o gece gelmez Mike düşüncelidir ulaşamaz yeşime o gece patronu ve bikaç arkadaşı onunla dalga geçer
Serkan(Garson)--Ne oldu mike işini göremeden kaçırdın mı kızı
Mike: saçmalamayın onu öyle düşünmedim hiç
Serkan(Garson)-salakmısın olum sen  anlamadın mı hala kız gerçekten kaşar
Mike: ben bile daha tanıyamadım dogrudürüst siz ne hakla böyle konuşursunuz onun hakkında
Serkan(garson) -şuan kimbilir kimin evinde kimle yatıyordur
Patron:-sen birde kovuyorsun kızı ne güzel müşteri getiriyordu
Mike: Patron onu böyle kullanmana izin vermem ben daha tanımıyorsun
-Ben tanıyacagım kadar tanıdım
Mike: Kapatalım bu konuyu
der ve öfkeyle yalnız kalacagı biryere gider çünkü kafası çok karışmıştır. acaba gerçekten diğer insanların dediği gibi birimidir yeşim. Yoksa hayalinde yaşattıgı ve
beklediği bir güzel bir kadınmı. İçinden çıkamaz bu işin kafası karışır. Aynı zamanda anlamıştır ki patron yeşim ile müşteri getirmesi için gizli bir görüşme yapmıştır. Ve yeşimde bunu kabul etmiştir..  Yeşimle oldugu dakikalarda çok huzurludur ama tam aksine o olmadıgında ise sadece bir ölüdür. Yeşimle bir konuşmasında şöyle bir mesajlaşma olmuştur(Patronu yeşime borc vermiştir anlaşma gereği yeşimde yeni hat almıştır bu nedenle yeşimle herzaman mesajlaşabiir mike)

Mike: Nerdesin?
Yeşim: Mecidiyeköyde
Mike: Ne zaman geleceksin
Yeşim: Belli olmaz yakın zamanda gelirim şimdilik arkadaşımda kalıyorum
Mike: Hemen gelsen iyi olur. Ben enerjiyi senden alıyorum gizemli prenses. Farzetki ben bir elektirikli cihazım sende benim elektirimsin enerjimsin sen yanımda oldugunda
kendimi daha iyi hissediyorum ve yaşadıgımı anlıyorum ama sen yanımda yokken sadece bir ölüyüm. Yaşayan bir ölü. Bunu dikkate al olurmu
Yeşim: Tamam canım gelicem yarın özledim zaten
Mike: Bende

der ve telefonu elinden bırakarak uykuya dalmak için yatagına uzanır. Sabah oldugunda kahvaltı bitimi garsonlar geri kalan yanıda gelir ve temizliklerine başlarlar o  sırada
Yeşim gelir ve o gün boyunca orada kalacagını dışarı hiç çıkmayacagını söyler. Ama herzamanki gibi sözünü tutamaz ve yine gizemli bi şekilde kaybolur bi anda bikaç gün önce bir arkadaş ortamında yeşim için söylenilenler Mike nin aklında kalıcak olmalıki yeşimle aynı yerdeyken çok önemsesede asla ilgi göstermez ama o orda yokken yeniden ölü gibidir
Pencereden yeşimi takip eden mike yeşimin sokaktaki tüm barlara girip çıktıgını ve  hatta marketleri bile girdiğini görür ve şaşırır. Patronu ise hemen akabinde “sokakta vermediği
bar kalmadı sen hala söylediklerimize inanma. Bakalım ne olacak böyle” der. Ve o akşamda yeşim bara gelir ve barda beraber kalırlar sarmaş dolaş. Ertesi gün Patronu  yeşimle görüştüğünü ve onunla anlaştıgını söyler
Patron :--hİÇ Huysuzuk yapma yeşimle anlaştım buraya müşteri getirecek oda para kazanıcak bizde
Mike: eger bana soruyorsan ben buna izin vermiyorum
Patron:--Yapma böyle kız istiyor bunu çalışmak istiyor
Mike: Garsonluk teklif etseydin öylede çalışırdı onu orospuluğa zorlama abi
Patron: --Kıza abuk sabuk şeyler deyip onu vazgeçirme kız bunu istiyor zaten işi bu
Mike: işi ne olursa olsun o kız buraya sadece benim için gelicekse gelicek aksi halde burda işi yok kovarım
Patron--aptalsın sen
Mike: nasıl anlarsan artık ben anlattım gerekenleri sen onu orospuluğa teşvik ediyorsun bende buna burda izin vermiyorum başka yerde ne yaparsa yapsın umrumda değil

 der ve hava almak için mekandan çeker gider biraz hava almak için istiklal caddesinde tünel ile meydan arasında saatlerce mekik dokur. Çok korkunç bir şey olmuştur ama bunu kimseye anlatamaz. Yeşim söylediği gibi bilinçaltındaki ikinci haline alışmış ve o durumdan keyif almaya başlamıştır. Bu gibi seks’e ve eğlenceye dayalı istekleri o yüzden gelmektedir. Bunu durdurmak için yeterince yeşimi tanımıyordur. Bu büyük denklem öyle bir beynini eritir ki. Saatlerce istiklalde gezer durur.

Sabaha yakın mekana gelir yeniden yeşimde ordadır oturuyorlar garsonlar falan yeşimin yanına oturur herzamanki gibi biraz sohbetten sonra yeşim ben çıkıyorum der çıkar ama kimse nereye çıktıgını bilmez takipte etmez kimse bazı zamanlar mike söyler kuaföre falcıya tanıdık bi ablaya falan diye ama asla yerini söylemez yani gizemini herzaman korur. Ne zaman nerede asla bilinmez kendi istediğinde gelir kendi istediğinde gider. Ama her gece dönüşü kesinlikle mikenin yanındadır bu böyle bikaç gün devam eder

Günlerden birgün  Mike salonda içkisini içerken yeşim kasanın başında görevli arkadaşla eğlenmeye başlar onu kızdırır birşeyi birçok kez diyerek onu kızdırır yeşimin orospu oldugunu düşünen  insanlardan biridir görevli arkadaş. Bununda etkisinde kalarak yeşimi kovar  defol git burdan diyerek. Mike arkasını döndüğünde yeşimin ağlayarak orayı terkettiğini görür ve ne oldu burda der garsonlardan biri ozgur onu kovdu der. Ozgure bir bakış atarak yeşimin sokagn ucunda oldugunu gören mike hemen koşarak yeşime yetişir ve durdurur

Mike: Durr durr durr yaa yoruldum koşa koşa
Yeşim: Bırak peşimi
Mike: Bırakmıcam ya benim ne alakam var şimdi
Yeşim: Mike o bana küfretti o kim yaa bana küfreder anammı babammı
MiKE: Gel az konuşalım olur burda böyle şeyler
Yeşim: Neden dinlemek istiyorsun beni anammısın babammısın defol git
Mike: Gitmicem
Yeşim: Git Lütfen mike konuşmak istemiyorum kırabilirim seni böylesi daha iyi yarın konuşurz git lütfen

der ve
mike  aman beee ne halin varsa gör

der ve arkasını döner 20 adım attıktan sonra  ona bagırmakla hata ettiğini düşünür onunla az önce konuştugu yere dogru koşar yeşim in gidebileceği heryere
sırayla bakar minibüs otobüs metro taksi duraklarına taksim meydanındaki her kareye ve bulamayınca geri döner hiçbirşey olmamış gibi davranır ama ölü gibidr. Konuşmak ister bazıları onunla konuşmaz  Güldürmeye çalışır gülmez. Sadece susar. Dışarıyı izler Mike. Onu düşünür Ağlamasına çok üzülür. Aslında  mike çok duygusal oldugundan dolayı küçük bir zaafı vardır herkese herşeye dayanabilir ama bir kızın ağlaması onun için çok acıklıdır. Buna asla dayanamaz. Yanında bir kız ağlasa her ne sebeple olursa olsun. Hüzünlenir duygusallığı çok daha fazla artar. Bununda etkisiyle ölü gibi bikaç saat kalır pencerenin başında. Arkadaşları onu dışarı davet eder gitmez. Konuşmak için onu biraz açmak için herşeyi denerler ama bu imkansızdır. Mike o gece kapalı bir kutudur ve bu kutunun tek anahtarı
Yeşimdir. Tabiki yeşimin o bagırışmalardan sonra oraya yeniden gelmesi mucizedir heleki aynı gece gelmesi tamamen imkansızdır. arkadaşları içeceklerini bitirip gideceklerini konuşur Mike ise onların  biran önce gitmesini bekler yalnız kalmak için. Mike yalnız kaldıgında çok daha dogru kararlar alabilir. Aksi halde sürekli düşünerek dogruyu bulamayacagının farkındadır. Tam dışarı bakarken bir anda kapıdan içeri biri girer. YEŞİM.

Evet gelen yeşimin ta kendisidir. Hiçbirşey söylemeden Mikenin yanına oturur ve bilgisayara bakmak ister. Bilgisayarda msn açar  bir çocukla konuşmasını mikenin izleyebilmesi için
büyük büyük yazarak  konuşur. Camera açarmısın der karşıdaki genc tabi der yeşim kamera açar ve mikenin yanına yanaşmasını ister yanında bir erkek gören genc sorar yeşim yanındaki kim yeşimden cevap gelir
Sevgilim…
 Mike yeşime bakar yeşim mike mike yine konuşmaz konuşma ekranına SEN MANYAKSIN yazar ve çekilir bilgisayarın başından ve bilgisayarı kapatır. Bu arada onları izleyen diğer iki arkadaş ise  yüksek bir ses tonuyla hadi biz gidelim artık. derler Mike ise nezaketen nereye gideceksiniz belki gelirim der onlarda herzamanki yerde olacaklarını söyler ve giderler. Onlar gidince yeşim ben uyumakistiyorum der.

Mike ise tmm uyuyalım der alt kata inmeden  kapıyı kapatırlar ve koltukları herzamanki gibi yatak haline getirirler ve herzaman yeşime sarılmadan uyumayan mike bu kez yatagın olabildiğince sağına yanaşır ve göz göze gelmemek için yüzüstü uzanır bunu gören yeşim uyucakmısın diye sorar mike ise hayır der yeşim o zaman bu tarafa dön der ve döner ama mike hala açılmamıştır halen kızgındır hem kendine hem yaşananlara yeşim ona sarılmasını ister  mike sarılır  ama sıcak bir sarılma değildir bu. Sevdiği değer verdiği kişiyi kırmamak adına yapılan normal bir soğuk sarılma denilebilir. Sarılır çünkü onda huzur buluyordur.  Yeşim bikaç  bakışmadan sonra konuşur kısık ve hoş bir sesle. Neden bu kadar iyisin. Bu kadar pisliklerin içinde neden iyisin der Mike ise ben zaten öyle idim yani ben zaten dogru idim yanlış olan burası. Sana gelince sana aklımdan hiçbir kötülük geçmiyor. Yeşim biraz kötü olamazmısın der Mike ise susar ve gülücük le cevap verir Biraz bakışmadan sonra  gözleri kapalı olan mike dudagına degen bir öpücük ile gözleri açılır. Yeşim ateşli bir öpücük kondurmuştur Mike. Mike ise buna cevap vererek dahada ateşli öper on dakika kadar  öpüşürler. daha sonrası ise malum o gece sabaha kadar ateşli bir  şekilde birlikte olurlar. gece bitiminde  yeşim banyoya giderken Mike ise şaşkın  bi şekilde uzanıyordur sırtüstü yattıkları yerde.  Şaşkındır çünkü yeşimin bu olanlara nasıl bir tepki verebileceğini kestiremez. Şaşkınlıgı taaki yeşimin "aşkım kahvaltı yapalım mı dışarıda" demesiyle son bulur. O sözden sonra rahatlar ve ellerini tuttugu yeşimle geldiğinden
beri ilk defa sevgili olarak bardan dışarı çıkar ve kahvaltıya gider. Kahvaltıda çok eğlenirler çok güzel birkaç saat sonrası yeşim kuaföre gider mike ise harika bir gecenin sonunda güzel
bir uyku çekmek için yataga geri döner ve uykusuna devam eder.

Kısa bir uykudan sonra güzel bir güne uyanan mike. Mutludur ama mutsuzdurda. Yeşim ile ilişkiye girmek için yanyana gelmemiştir. Yeşimin böyle düşüneceği kaygısı sürekli kafasını karıştırır. Yeşimin böyle  düşünmesini asla istemiyordu. Güzel birkaç saat ve sonrası hadi güle güle bu değildi mike nin düşündüğü. Ama öyle ani olmuştuki yaşananlar hayır diyememiştir.. O gün yeşim birkaç kez geldi her geldiğinde adeta mike ve yeşim ayakta sevişiyorlardı. Mike neredeyse yeşim orada onunla oluyordu. Mike şaşkın şaşkın ama içinde bulunduğu durumdan oldukca memnun bir haldeydi. O gün yine yeşimle beraber yattılar ama bi iki öpücük sonrası uyudular. Yeşimin orda kaldığı her gece mike ve yeşim birlikte oluyorlardır. Ve her sabah . Uyandıklarında sarmaş dolaştılar. Bu arada Patron bir iş için şehirdışına çıktıgı için barda tek yetkili Mike olmustur.Mike ile Yeşim o gün her dakika adeta seks üzerine kurulan bir ilişki gibi sadece sevişiyorlardı sürekli. wcde. Barda. Salonda.. Müsait olan heryerde beraber oluyorlardı. Akşam oldu akşam çıkıcak sanatçı bayandı onun yanındada hiç çekinmedi yeşim. sürekli samimi tavırlar  sergiliyordu hatta sahne alıcak sanatçı siz evlimisiniz diye sormuştu yeşim ve mike de gülmüştü haliyle..

 O gece yeşim eve geçti 2 gün sonra gelmişti geldiğinde yine makyaj yapmıştı ve çok güzeldi. Akşam oldugunda daha  seksi bir kıyafet giyerek bara geldi ve mike’e hiçbirşey söylemeden sahneye en yakın masaya tek başına oturdu. Anlaşılan ve mike’e yüz vermediği için oda gururlu biri oldugu için ilgilenmedi tabiki. Aradan bikaç dkk sonra yanına bar müşterilerinden tanınan Tabir i caizse bar’a sadece eğlenmek için gelen nadide  kızlardan 3 kız oturdu. 4 kız sohbet ediyorlardı gecenin ilerleyen saatlerinde her müzikte tek başına dans etmeye çalışıyordu zorla. Yeşim oryantallikte yapmıştı antalyada bunu zaten anlatmıştı daha önce
güzel oynuyordu ama mike bunu tek izlemiyordu mike bakarak herkesin görebileceği bi yerde oturuodu  ve olacak oldu yan masadaki adamlar masasına davet etti masada bi içki içti onlarla sohbet etti mike delirdi Ondan sonra ona giden içkileri göndermeyerek tepkisini gösterdi ve hiç bakmayarak ilgilenmediğini göstermeye çalıştı. Ve başarılı oldu. Başarılı oldum sanıyordu halbuki başarılı olamamıştı. O lavaboya gitti hemen ardından bir erkek daha lavaboya gitti mike’da  garsonlardan birini hiçbişey açıklamadan gidiyosun tuvaleti boşaltıosun acil temizlik var dedi ve rahatlarını bozdugu için girdikleri ile çıktıkları bir oldu Sonrasında  mike tam onlardan kurtulduk derken başka biryere tek otturdu kalabalık kızlı erkekli bir masada bir erkek bostaydı. Yeşim bu boşta olan çocukla 2 metrelik yerde gözleriyle sevişiyordu resmen içkisini  Bu kez gönderdi mike. dogruyu anladıgını sandı ama o hala aynı istekteydi. Karşısındaki gencle kesişen yeşime ters ters bakıyordu mike. Herhangi bir yanlış hareketinde vurcak gibiydi. tüm garsonlar onun gözlerine bakıyordu O masadaki adamı dövmek için. O sıra mike garsonlardan birine. git ve şunu çağır dedi ve garson yeşimi çagırdı

Yeşim: Ne var neden çagırdın
Mike: Sen ne yapmaya çalışıyorsun
Yeşim: İçkimi neden göndermiyorsun sen kimsin
Mike: Ben kimim öylemi gel göstereyeyim sana ben kimim çık dışarı
 kapı önüne rahat konuşabileceği bir yere çıkarlar ve mike konuşur
Mike: Senin işin ne yeşim sen bumusun yani bana bunu söylesene
Yeşim: Bilmediğin şeyler var aptal aptal konuşma
Mike: Neymiş bilmediğim şeyler saçmalama
Yeşim: Söyleyeyim mi hazırmısın
Mike: söyle söylee
Yeşim: Benim o adamların yanına oturmamı isteyen senin patronun onlarla oturmamı ve içki içmemi söyledi
Mike: o sana  ne dese yapıcakmısın sen aptalmısın
Yeşim: Yapmıcam zaten
Mike: Ne oldugunun farkına var yeşim sen bu değilsin. sen diğerlerinin dediği gibi kaşar deilsin
Yeşim: Anlamıyorsun sen çıkacam zaten ben olum eee ne anlatcam lan sana anammısın babammısın
Mike: Ne olduguma sen karar ver konumuz o deil sen ne oldugunu biliyormusun kim oldugunu
Yeşim: eeeee yeter gidiyorum ben
Mike: defol git
 der ve  yeşim salona mike bar bölümüne geçer. Yeşim o adamıda alıp çıkıyordur bunun haberi garsonlar tarafından verilir.Yeşim ve çocuk beraber çıkarlarken kapıda yeşim ayrılır ve çocuk masaya döner. Önce yeşim çıkacak akabinde çocuk çıkacak ve istiklal caddesinin karanlığında buluşacaklardır hesapta.. Mikenin çok yakın arkadaşı Ali o gün mike ziyarete gelmiştir. Milke Ali ile çok hızlı ve iyi anlaşabilir. Aliye sadece Ali git ve  yeşimi takip et der ali  hiçbirşey sormadan fırlar ve onu takip eder. Biryandanda haberleşir mike ile. Yeşim çevrede Mike’nin  barı gören bir yerde çay içiyordur. ali bunu görünce bara geri döner ve olayı izah eder. Olay şöyle olmustur "yeşim çıktı yanındaki adamla giderken adamla birşeyler konuştu adamı geri gönderdi oda biraz sonra onun ardından çay içtiği yere kadar geldi. Mike olaylara göre hareket eder. O adamın bulundugu  masa kalkar ve onlar hesabı eksik ödemiştir. Mike aşağı koşar şef garsonuda alıp. Tabi durumu sezen diğer garsonlarda arkasından gelmiştir. Mike onlar masanın hesabını alırken yeşimi görür. Yeşimle gözgöze gelir
Onu farkettiğini gören yeşimde hesapta bardan çıkan adamla buluşacakken  yerinden kalkar ve kalabalıkta kaybolur gözden bunu gören ali hemen ardından fırlar ama yeşim izini kaybettirir. Bardan çıkan adamda barın önünde  10 dkk aptal aptal bakındıktan sonra defolur gider.
 Bu karmaşadan sonra yeşim mikenin gözünde tamamen bitmiştir. Ama mike yeşimin her zaman ilk zamanlardaki konuştuğu gibi çok iyi biri olduğunu düşünür hastalığı yüzünden böyle davrandığını söyler ve her defasında öfkesi diner..

 Ertesi gün öğle saatlerinde mike ailesinn yanına gitmiştir döndüğünde 4 gibi bara geçer ve barda yeşimi  görür. Yeşim o geceyi dışarıda geçirmiştir ve çok hastadır. Patron ise ona gaddar davranarak çalış hadi temizle barı orayı burayı boş durma para kazan der. Meğer bizim patronla ilk başta konsluğa anlaşan yeşim bunu mike’nin kıskacında başaramayınca artık namuslu bir şekilde işleri yapmaya başlamak için anlaşmıştır. Yeşim salonda temizlik yaparken mike patronla konuşmak istedi özel görüşme talep etti  ve başladı..

Mike: ne oluyor abi?
Patron:--ne oluyormuş
Mike: yeşim hasta ve çalıştırıyorsun
Patron:--ben onunla konuştum açık açık ya gece çalışır masada orospu olursun yada ekmeğinde olur namuslu biri olursun yolunu sen seç dedim oda çalışmayı seçti
Mike: abiii şakamı bu ben sana bunu yap diye en başta demiştim bu kız ilk sana geldiğinde çalıştıracaktın sen iyi kızı orospu yaptın masalara sattın şimdi diyorsunki çalış garsonluk yap para kazan
Patron:--Ben ona bi yol açtım dilediğini yapsın
Mike: zamanında neden açmadın
Patron:--Şimdi istedi şimdi açtım yolu
Mike: oldu ohh ne kolay önce de kıza sen orospusun kız orospu olsun şimdi deki sen namuslusun kız namuslu olabilirmi sence asla olamaz sadece olmaya çalışır ne olacagını sende biliosun 2 gün sonra yine sokaga gidecek
 der ve kalkar masadan mike. yeşim O gün çok yorgundur günü tamamlayamaz  onun bu yorgun halini gördü mike ve garsonlardan birine bu kızı al benim arabaya bindir  arka koltukta bikaç saat uyusun. kapıları kilitlemeyi unutma dedi garson arkadas mike’ın dediğini uyguladı aradan 2 saat geçtikten sonra mike ona yiyecek bişeyler aldı ve götürdü perişan haldeydi yeşim  bunu yemesini ve uyumasını söyledi. aradan 2 saat sonra garsonu gönderdi git kıza bak  bir ihtiyacı varmı diye ve bir anda yeşim ve garson   beraber geldi garson kız dinlenmiş iyice dedi Mike yeşime hadi şimdi evine git çalışacaksanda yarın gelirsin ve o gece gitti eve 2 gün sonra geldi çalışmaya…

Mike : ona iki masaya bak
sana paranı vercem çünkü biliyordumki bir masaya bakar ikincisine bakmadan kaçar ve onu iyi tanıdıgı tescillendi birine çok güzel bi şekilde baktı ama bi fırsatnı bulup hemen kaçtı mike ona yarım günlük ücretini verdi sadece. O günden sonra birdaha gelmek istesede gelemeyecekti biliyordu çünkü patron kesin karar vermişti o gelirse kovun demişti garsonlara tabi garsonların hepsini toplayıp onu kovan gözüme gözükmesin gitsin
diyince onları susturmak yeterli oldu geldi kimse kovamadı gitti geldi gitti bikaç defa ama hiç sıcak davranmıyordu mike  o yanındayken ama o yokken aynı heyecanla onun gelmesini gözlüyordu  pencereden sokaga bakarak

Son geldiğinde patronda ordaydı. Kısa konuştu alıyosun eşyalarını gidiyosun ve birdaha buraya gelmiyorsun dedi mike hiçbirşey yapmadan gitmesine izin verdi giderken yakaladı nereye gidiyorsun dedi eşyalarımı bir arkadaşım var ona bırakıp gezicem dedi. sonra görüşürüz dedi ve gitti. Mike bunun üzerine çok sinirlenmişti hiç konuşmadı kimseyle olabildiğince yalnız kalmayı tercih etti Bir süre hiç görüşmeyen Mike onunla görüşmek için
her iş bitiminde taksim meydanında ve istiklal caddesinde bir tur atar hatta hiç sevmediği halde içki içmediği için gitmeyi istemediği yerlere bile acaba ordamıdır diye giderdi. Yine bir iş bitiminde nette gördüğü yeşimle normal bir şekilde konuşuyor. Yeşim ona artık çalışmaya karar verdiğini ve jasmin diye bir barda garson olarak çalışmaya karar verdiğini söyler kısa bir konuşmadan sonra uzatmadan netten çıkar ve hemen ertesi gün mike tüm garsonlara Jasmin bar varmış bu civarda nerede o biliyormusunuz der ve onlara öğrenmelerini tembihler. Yine bir iş bitimi barmen murat ile yine gitmek istemediği ama belki görürürm ihtimaliyle gittiği bir bara gider. Barın adı 9/6 bar sabah 9 a kadar açık olma özelliğine sahip tek bar yani. Oraya gitti Mike ve Murat.. Mike kısa bir zaman sonra bar ortamınıda sevmediği için sıkıldı ve  kalkalım dedi Murat içkisini bitirdi ve kalktılar.. Giderken karşıdan siyah aşırı dekolte elbiseli beyaz tenli bi kız. Yeşimdi
Mike: Yeşim napıyorsun
Yeşim: Eve geçiyorum
Mike: nerden geliyorsun
Yeşim: Çalışıyordum
Barmen Murat: Hadi biryere içmeye gidelim
Yeşim: Olur olur
der ve mike söz düşmez. gidiyoruz. mike yeşimle yaşadıgı herşeyi dost bildiği tek insan Murata anlatırdı Muratta yeşimi orospu olarak düşünenlerdendi ama mike'de yaptıklarım için hak verirdi herzaman arkasında oldugunu hissederdi. Mask adlı bara giderler ve  içkilerini söylerler.. Saatler ilerledikce barmen murat ve yeşim arasında bi tartışma çıkar gibiydi. Yeşime zaten genel anlamda kırgınlığı olan mike buna engel olmaz ve yaşanacak ne varsa yaşansın der içinden. Ve olanlar olmuştur Yeşim ve Murat:

Murat: Nasıl işler güzel gidiyormu
Yeşim: evet güzel gidiyor eğleniyorum
Murat: Eğlendiriyorsunda
Yeşim: Sanane lan benim hayatımdan ne demek istiyorsun sen
Murat: Ne demek istediğimi sen daha iyi biliyorsun
Mike: Ne oluyor size ya kafayımı yediniz kapayın şu muhabbeti
Murat: Sen sus mike ben yeşim ile konuşucam yeşimi burdan kovucam sende hiçbirşey demiceksin dersen seni sever sayarım ama artık tanımam
Mike : saçmalama murat
Murat: sus
Murat: Bak yeşim senin ne hakkın var bu saçmalıkları yapmakta sen orospusun git burdan işine geri dön birdahada bizi asla tanıma defol git
Yeşim: Zaten durmam lan bak işine.(yeşim gider)
Mike : sen napıyorsun murat
Murat: Sus mike dogrusu bu
Mike: Gidiyorum ben murat ne halin varsa gör
der ve gider hızlıca bardan mike. İstiklalin en ucundan çıkar caddeye ve aramaya başlar yeşimi ve hemen köşebaşında eski sinemanın önünde otururken görür ve sessizce yanına oturur. Ses çıkarmaz sadece oturur.
Yeşim: Neden geldin?
Mike: Canım sıkıldı çıktım geldim
Yeşim: git burdan sinirliyim
Mike: Gitmicem
Yeşim: O orospu çocugu kim lan kim anammı babammı benim neyim olur ne diye bana karışır lan öldürürüm lan onu
Mike: İçkili o yeşim alkol alıyorsun insan alkollüyken çok dag devirir çok insan öldürür oda alkollü dediklerini aldırma
Yeşim:defol git burdan mike
Mike: Burdayım gitmiyorum
Yeşim:(yerinden kalkarak) sakın gelme mike
Mike:gelicem sus
Yeşim: (yolda gördüğü bira şişesinin yarısını kırarak) git mike takip etme beni defol git konuşmak istemiyorum tanımak istemiyorum seni
Mike: Hadi yeşim sinirin geçicekse o kırık bira şişesi ile yarala beni hadi sinirin gecicekse yap dilediğini
Mike: takip etmiyorum ayrıca yürüyorum geziyorum farzet
Yeşim: allahım yaa kimsin lan sen kimsin defol git sen bana hesap soracak adammısın lan ayyaş
Mike: o alkollü dediklerini düşünme umursama dedim sana
Yeşim: bak mike seninle birdaha görüşmek istemiyorum anladınmı görmek istemiyorum artık seni
Mike: tamam sen git gittiğin yere
Yeşim sinirli de olsa civarı iyi bildiği icin taksim meydanında serseri takımının kıskacında bırakmamak için mike i.  polise en yakın yere meydandaki anıtın yuvarlagını oluşturan kaldırım ve çim bölgeye oturdu. Mike de hemen yanına oturdu hiçbirşey konuşmadı sustu mike Ondan sonra aklına gelen eskiden öğrendiği insan psikolojisini kontrol etme şekilleri seminerinden aklına gelen birşeyi bulunduğu ortama uyarlamak istedi. O gün bir barda yardım gecesi düzenlendiği için ve birçok sanatcının bu yardım kampanyasına destek verdiği için oda kamerasıyla oradaydı kamerayı bara bırakmadı yanına aldı ve yanında kamerası vardı. Herhangi bir kamera deildi. Profesyonel sony marka dürbünlü kamera idi. Çıkardı kamerasını
o sessizliğin resmini çekmek için o anı fotograflamak ve yeşimin dikkatini dagıtmak için ve bunda başarılı oldu. Önce bir ağacı çekti sabahın ilk saatleriydi sabah 5:30 civarı o zamanda ağac birbaşka hal almıştı yeni yeni  kendini gösteren güneşin arka fon gösteriminde. Tabi ondan sonra binaları çekti  tabi kuşları. Mike nın bu yaptıklarını şaşkın bir şekilde izleyen yeşim kısık bir sesle "bende çekebilirmiyim" dedi ve ve mike ses çıkarmadan fotograf makinasını yeşime verdi yeşim çok güzel pozlar yakaladı  havada yerde orda burda 1 saat boyunca fotograf çekildiler beraber sonrasında mike kahvaltı yapmayı teklif etti ve  kahvaltı için meydana yakın simit cafe bar a gittiler. Orada Yapılan güzel bir kahvaltıdan sonra:

Mike: ne yapacaksın şimdi yeşim
Yeşim: Bişe yapmıcam uykum var uyumam gerek
Mike: tmm o zaman seni bi otele götüreyim
Yeşim: tamam teşekkür ederim
dediler ve istiklal caddesinde yürümeye başladılar Mike otele gitmeden önce bara girip iyice kitleyip çıkmalıydı  yeşime sen sokagın başında bekle ben bara bir bakıp hemen gelecegim dedi Yeşimde destekleyerek tamam dedi ama Mike bara gidip geldiğinde yeşim orada yoktu orada duran bir seyyar satıcının dediğine göre sen bıraktın bir adam geldi aldı gitti demiştir. yeşimin ertesi gün savunmasına göre bi arkadasının cafesindeydi orayı görüodu beni görmedi.
Dogrusunu bilmiyordu mike. O yüzden önemsemedi. Artık yeşim geliyor kapıdan çagırıyor mike ile görüşüyor ve gidiyordu içeri almıyordu. Bikaç zaman sonra(1ay) Artık gelmez olmustu merak etti mike neden gelmiyor diye  daha önce demişti jasmin barda garsonluk
yapıcam diye o aklına geldi ve jasmin barın yerini garsonlardan öğrenip aliyide yanına alıp gel bişeyler içelim dedi mike. izah etti durumu baktı bar bomboş garsonda yok orda biraz ileride oturuyor yeşim. seslendi yeşim die  az konuştular sıradan bi sohbetti sohbet şöyle gelişti:
Mike: yeşimm
yEŞİM: Efendim mike nereden buldun sen beni
Mike : sen söylemiştin unuttun mu
Yeşim: evet unuttum nasılsın canım
Mike: iyiyim teşekkürler sen nasılsın
Yeşim: bende iyiyim teşekkrler. Benim  bu pazar dogum günüm burada olucak tüm arkadaşlarımı davet ettim sende gelirmisin
Mike: Muhtemelen erkeklerin ağırlıklı hatta sen haric erkeklerin oluşturdugu bir parti olcak çok sıkıcı olacagını düşünüyorum sen pastayı üfleyene kadar katlanabilirim heralde :)
Yeşim: :) evet galiba öyle olcak teşekkür ederim. Kameranıda getir fotografımı alırsın bikaçtane
Mike: ok görüşürüz.
dediler ve ayrıldılar.ve mike ona alacagı hediye için düşünmeye başladı. Pahalı olmamalıydı parayla etkilemek istemiyordu. aynı zamanda çok küçük birşey alıp aşağılanmakta istemiyordu. Mike nin alacagı şey pahasız ve anlamlı olmalıydı. Düşündü düşündü. ve Yeşimin sevgili günlerinde ona bir çizgi kahramanı  tiviti olarak hitap etmesinden inanılmaz hoşlandıgığını hatırladı ve acilen bir twety almalıydı. Hemen gitti oyuncakcı aramaya bir oyuncakcı buldu galatasaray lisesi karşısında bir istiklal caddesinde ünlü çicek  pasajında oyuncakcı buldu ve 4 boyda twetty vardı en küçük anahtarlıklı olanı seçti ve hediye paketi yapmasını rica etti. Onu aldı ama şimdide ona birşeyler yazması lazımdı ne yazmalıydı
Güzel sözmü özlü sözmü sadece bi dogum günü kutlamasımı derken dogum günü zamanı yazmaya karar verdi. O gün yazarım dedi. Ve aklında birçok şey geçirdi. Güzel sözler aradı özlü sözleri taradı herşeye baktı şarkısözleri vs her şey doğum günü vakti geldi bodrum kata indi ve o an aklına geleni yazdı yazar yazmaz bir anahtar altı işlenmemiş bir anahtar bordo renkli bir anahtar ve bir karton kağıdını anahtar gibi kesti  yazıyı ona yazacaktı.
O Kağıtta yazan yazı şu idi: ""MERHABA GİZEMLİ PRENSES. SENİ TANIDIGIM KADARIYLA GÖRÜYORUMKİ GİREBİLECEĞİN ONLARCA EV VARKEN BİRTANE BİLE ANAHTARIN YOK. BU BENİM KALBİMİN ANAHTARI VE KAPI SANA SONUNA KADAR AÇIK.HMM ANAHTARA GELİNCE
UMARIM BU ANAHTARLIĞI BİRGÜN EVİN OLDUGUNDA KULANIRSIN.. DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN CANIM KENDİNE DİKKAT ET. MİKE.""


Zaman gelmiş ve doğum günü zamanı gelmiştir Doğum günü kutlamasına o kişileri orda görmek istemediği için  katılmayan Mike. o gün yeşimi bulup dogum gününü kutlayıp hediyesini almaya gelmesini istedi. Yeşim beraber gidelim o zaman sende bana ver hediyemi dedi tamam dedi mike vereyim. Bara kadar geldi hediyeyi bodrumdan aldı ve hemen verdi büyükparmakkapı sokakta yürümeye başladılar. Yeşim sokakta hediyeyi açmak istedi ve açtı.. Hediyeyi gördü güldü ve mike dediki  orda bi yazı var onu oku yeşim. Yeşim onu okur ve  akabinde duygusallaşır ve hemen büyük bir heyecanla seni çok seviyorum mike dogum günüme katılan onlarca kişiden onlarca hediye aldım ama en güzeli bu idi. iyiki varsın çok teşekkür ederim bunu hep saklıcam dedi.

Bu olaydan birkaç zaman sonra mike yeşimi aradı yeşim bir barda çalıştıgını ve gece oraya gelirse görüşebileceğini söyledi mike hemen adresi aldı çünkü çok özlemişti yeşimi. ve akşam yanına bir arkadaşınıda alarak gitti yeşimin çalıştıgı disko&bar a ama görünen manzara hiç öyle değildi. Kapıda disco bar yazıodu ama içerisi tamamen bir meyhane idi. Yeşimde orda çalışan bir kons. durum içler acısı idi. Yeşim mikenin oturdugu masaya oturdu içki içti oturdu sohbet etti ve ikinci içkileri söylemeden kalkalım istedi mike ve kalktı.. Çok kızmıştı mike. Onu o halde görmek istemiyordu. Garsonluk barmenlik herneyse ama alenen bir meyhanede kons olması çok dogru değildi.


bu dogum gününden sonra birkez daha bara geldi yeşim bu kez içeri alındı çünkü yanında kızı vardı
kısa bir konuşma yaptı. yeşim mike nin yaptıgı şeylerden dolayı teşekkür etmek için geldi 

Yeşim: Mike çok teşekkür ederim
Mike: Hiç gerek yok
Yeşim: herkes iterken sen tuttun destek oldun bana Hep yanımda oldun  sen yanımda oldugun için sen beni izlediğin için rahattım çok teşekkür ederim. Beyoglu’nda kalmaya karar verdiğimde hiç aklıma gelmezdi senin gibi her haliyle dürüst birinin olacağı. Her sözüne o an saygı duymadıgımı sana hissettirsemde söylediğin her söz sanki benim kontrol mekanizmamı oluşturuyordu. Ama bulunduğum ruhsal bozukluk hep bunu engelliyordu. O yüzden bir şey yapamıyordum. Sana yardımcı olamıyordum. Uzattığın eli daha sıkı tutamıyordum. Her şey için çok teşekkür ederim Mike. Seni çok ama çok seviyorum..
Mike: Teşekkür etmene gerek yok yeşim. tek istediğim senin evine dönmendi bakıyorum evine dönmüşsün işinede başlıyorsun gerisi önemli deil.
Yeşim: Kendine iyi bak
Mike: sende..

Mike genel anlamda istediğine kavuşmuştur. Onun tek istediği yeşimin iyi halini bulması ve ona alışması. Böylelikle hastalığından tamamen kurtulmuş olacaktır. Yeşim ise böyle bir yerde mike ile karşılaştığı için çok şanslıdır. Gel zaman git zaman Mike projesi bittiği için yaşadığı şehre(Sakarya) döner. Yeşim ise küçük kızı ve kendine güzel bir gelecek hazırlamak için çalışmasına devam eder. Huzurlu bir şekilde taksim Beyoğlu hattına kesinlikle ugramaz..
Mike ve yeşim sık sık olmasada 6 ayda bir bir araya gelir hem o güzel günleri konuşur hemde hasret giderirler..  ve beyoğlunun gizeminden çok sağlam bir dostlukla çıkan bu ikili hayatına ayrı yaşamlarda devam ederler..

24 Eylül 2011 Cumartesi

Biçare..

Her insanın yerli yersiz korkuları vardır. Şunu yaşamaktan çok korkarım der. Bu arada korku demişken öyle böcek sürüngen o bu şu değil… Psikolojik korkular beklide bilmiyorum. Adını koyabilecek bir merci değilim elbette. Ama değişik bir korku bu. İnsanın kendi ruhuna verdiği hesapta denilebilir belki. Bilmiyorum artık.  Ama benimde böyle korkularım var…

Evet ama öyle yalnızlıktan sessizlikten karanlıktan falanda değil. Bunların hepsinin bir çaresi var. Yalnızsan  ulaşırsın birine bu çok basit. Sevgili ise istemediğin kişiler tonla..  Sessizlikte digital dünya buna çare olur.  Karanlıkta ışık. Hepsinin elinin altında duran bir çaresi var elbette. Çaresi olmayan tek korkuyu yaşıyorum son zamanalarda.. Çaresizlik..

Benim korkumun adı tamamen çaresizlik..

En uç konulardan bile öyle kolay sıyrılıyorum ki ben bile şaşırıyorum bazen. Ama olay bitiminde ya öyle olsaydı napardım diye konuşuyor ders alıyorum her defasında . Hani öyleki en kötü durumda bile çaresiz hissetmiyorum kendimi. Tek başına bir dünya gibi hissediyorum kendimi o anlarda ve çok kolay kalkabiliyorum üstesinden. Beklide böyle bir strateji izlediğim için çaresiz kalmıyorum. Yoksa o bu şu falan filan kimler kimler içinde düşünmem gerekecek. Çık işin içinden çıkabilecekmisin..  Belkide benim şansım. Ama bu güne kadar son günler hariç hiç kendimi çaresiz hissetmemiştim.

Her şeyin bir çaresi olduğuna inanan ve buna inancını sürdüren ben öyle bir tongaya düşüyorum ki. Elim kolum bağlı.. Bunu ilk defa yaşadığım için beklide çok afalladım.

Çaresizliğim o bu şu abuk sabuk keyfi yada işle alakalıda değil…

Hayat üniversitesinde veremediğim tek ders’ten vuruyor beni zaman.

Aşk..

Her şeye karşı gelebilirim şu evrende. Her şeyi en yakın zamanda çözebilirim. Hatta benim bir sözüm vardı”bir şey yapacaksan hemen yap; hemen yap ki hata yaparsan şayet düzeltmen için zaman kalsın” gibisinden. Yani o derece başlangıçta bile yol açıyorum kendime.  Her olayın A – B – C – D planlarını daha merhaba demeden çıkarıyorum ortaya.

Ama çok gariptir ki. Hayatını vermeye hazır olduğun, onsuz yapamayacağını düşündüğün, onu dünyanın üzerinde tuttuğun,  çok sevdiğin, ömrüm diyebileceğin, hayatını paylaşabileceğini düşündüğün dünyadaki tek varlık olan sevdiğin insanın seni sevmemesi yada hoşlanmaması durumunda öyle bir çaresiz kalıyorsun ki anlatamam..

O öyle bir çaresizlik ki. Düşünceler şöyle gelişiyor o an;

 Sen onu seviyorsun. Bu belli. Eee sen onu seviyorsan o gerçektende bir melek. Buda aşikar. Ama senin sevdiğin kişi seni o kapsamda düşünemiyor. Hayatına sokamıyor seni… “Peki ya sen napıcaksın; “ diye sorduğumda bir çaresizlik daha vuruyor beynime en derinden.

Ne mi yapacaksın. Hiçbişey.. yapamazsın ki bir şey ne yapacaksın sövecekmisin  yakışmaz sana hem ne diye sövesin ki. Eee kızacakmısın yok artık ne hakkın var kızmaya. Ya hiçbişey yapmadan olur mu Al kaçır bari diyeceksin. De neyi kaçırıyorsun eskide kaldı o kaçırılmış aşklar. Hem ne diye kaçırıyorsun paşa paşa gelmedikten sonra. Seni sevmedikten sonra. Onla olamayacağını bilmedikten sonra. Sana birkez olsun içten gülmedikten sonra. Al kaçır hadi. Hatta kimseler bulamasın diye en büyük dağın en yüksek yerine çıkar.. ne fayda??????  Hiçbirşey geçmez eline..  Ve kusura bakma çocuk hiçbirşey yapamazsın bu konuda. Çaresiz kaldın sen çocuk. İkinci kez yenildin sen. Bitti. Yoksun artık. Öldün…

Birde bunun başka bir boyutu varki o tabiri caizse “yürek dağlar”…

O senin hayatının anlamı başka birini düşünüyorsa hala. Bu işte senin öldüğün andır. Bu safhada konuşacak da yazacakta tek kelimen kalmamıştır. Saygı duymaktan başka….


İşte ben böyle bir çaresizlik yaşadım. Bu benim için ilk’ti gerçekten. Hiç duygusal yönden bu kadar çaresiz hissetmemiştim kendimi. Reddedenlerde olmuştu hayatımda ama reddettiklerim daha fazlaydı. Reddedenler konusunda aşık olduklarımda bana bunu hiç yaşatmamıştı. Zaten öyle tabiri dogru ise “ota boka” aşık olan bir yanımda yoktu benim. Ben aşık olduysam birine o gerçekten aşık olunası sevilesi bir insandır. Ve ben birine aşık olduysam onun adı aşktır. Aşk kalır..  Sevgiyi iliklerine kadar hak eden bir insandır o ki. Ben aşık olmuşum ona. Yoksa hadi aşık olayım diye çıkmıyorum sokağa…

Bunları düşündüğümde de içinden çıkılmaz bir çaresizlik ile karşılaşıyorum tmm sevilesi aşık olunası diyorsun onu hala üstün olarak görüyorsun. Peki o zaman onun mutluluğunu istemezmisin? İşte bittiğim ve çaresiz kaldığım an… 

 Ben ki onun adını bir başkasının yanında gördüğümde bile o kişiyi mercekten geçiriyorum en ince ayrıntısına kadar. Benki onu bir başka yerde oldugunda o yeri kıskanıyorum. Benki.. benki.. benki… ! Gel görelim ki şimdi mutlulugunu istemezmisin sorusu beynimde. Tamam ister elbet insan ama. Ben o kadar büyüyemedim… Hiç kimse kusura bakmasın!

Bu şekilde değişik değişik çaresizliklerim dolaşıyor beynimde. Ve ben ne kadar karşı koymaya çalışsam da her defasında yeniliyorum ona. Benim hiç sevmediğim “zaman kavramı” belki bu konuda bana yardımcı olur. Yoksa ben zaman kavramını da yitireceğim….

23 Eylül 2011 Cuma

Kötü Olmak İstiyorum-2

  Bu yazıyı yazdığımda düşündüklerim ile yazdıgımda okudugum tam olarak eşleşmediği için ve okuyanların bir bölümü iki seçenekten birini seçerek ona göre algıladıkları için bu yazıyı kısmen de olsa tek yöne çekmek istedim. Yazıda tekrar okuyacaksınız elbette ama asıl anlatmaya çalıştıgım.. 

Kötülük ve İyilik arasındaki bundan 20 yıl öncesiyle sonrası arasındaki uçurum gibi değişim. Kötü olan herşeye marjinal denilecek neredeyse. Beni rahatsız eden budur. Kötü kötüdür arkadaş! Sen ona kılıf bulmaktan vazgeç.. Ve bu değişimden en fazla rahatsız olan iyilik. yani iyiler.. İyi ve kötü standart değilmidir. Değildir! Çünkü eskiden sabitti iki kavramda şimdilerde İyilik sabit ama kötülük çeşitli senaryolarla iyi tarafa geçmeyi başarıyor... ve kaybeden iyiler oluyor...

                 Saygılarımla.. 


                                Musa Gün

 

 

Kötü Olmak İstiyorum!

Taa küçüklüğümden başlayıp şu dakikaya kadar geçmişime göz attıgımda ben hep iyi rollerdeydim. Ama bu benim için bir replik yada bir kurgu değildi. Ki zaten benim hayatımda kurguya ve oyuna yer olmadıgını herkes bilir. Ben hep iyilik perisine güvendim..

İyilik perisi bana hep dogru yolu gösterdi. En önemlisi her anlamda bana saygı duyulmasının tek pay sahibi iyilik perisidir..  Zerre şikayetim yok buna. Ve iyilik perisine minnettarım.. Fakat ben artık onu dinlemek istemiyorum. Çünkü iyilik perisi dünyanın gelişen psikolojik düzenine yenildi..

Ama birde kötülük perisi var hayatımızda. Kötü her zaman kötüdür lafı vardırya. Aynen öyle hiç yenilmedi o ne zamana ne olaylara ne insanlara. Hep kötü kaldı ve bu istikrar onu iyiden üstün kıldı..

Bu yazıyı okuyan!(lar) durun ve düşünün. Hayatınızda aklınıza gelen  ilk üç kötülüğü bir başkası yaptıgında bu nasıl bir sempati kazandırıyor ona.. Bu analizi öylesine uydurmuyorum ben. Buyurun deneyelim en basitinden.. Sigara içmeyi içenler bile sevmez. Alkol.. Hiç kimse özellikle bayanlar erkeklerde alkol olmasını çok sevmezler çünkü alkol uyuşturucunun yarısıdır. Ama alkol içen erkeklerden olabildiğince hoşlanır. Sosyal yaşama dönelim. Küfretmek kötüdür heralde herkez için. Her ne kadar ediyorsakta. Ama küfür sempatik gelir insanlara.  “Vay bee ne sayıyor ama” gibi sesler çıkar içimizden. Ne sayması küfür ediyor paşam küfürrrrr..!!! UYAN!!

  Buna onlarca örnek gösterebilirim. İlgisizlik kötüdür sempati kazandırır. Kanun dışı iş yapmak kötüdür  sempati kazandırır.   Duygusuzluk kötüdür sempati kazandırır. Yokluk kötüdür ama varlıgından çok hatırlatır.YALAN kötüdür sempati kazandırır..  Tüm yasaklar kötüdür ama iyiden daha  fazla deger kazanır…

Bu kötülük perisi öyle bir sistem kurmuş ki. Tüm kötülükleri “marjinallik” başlıgı altında toplamış ve insanların içine sindirmiş. Ve yine kaybeden iyiler olmuş..

Şimdi birde bize bakalım. En kötü alışkanlıgımız umursamamazlık. Oda kimseye zararı yok. Hayatı umursamıyoruz… En iyi olmaya çalışmıyoruz zaten iyiyiz. Anlayışlı olmaya çabalamıyoruz anlayışlıyız. Sevmek için zorlamıyoruz kendimizi sevebiliyoruz.. Yani hayatımızda oyuna  yer yok. Her şey düz ve yalın seyrediyor..

Ama gel görki bana iyilik perisinin ögrettikleri şuan ki zamana hiç ama hiç uymuyor….

Kötü olcaksın arkadaş! Her anlamda kötü olcaksın. Yakacaksın.. Yıkacaksın.. Olabildiğince duygusuz olacaksın. İnsanlara deger vermeyeceksin. Sevmeyeceksin. Saymayacaksın. Duvar gibi olacaksın. Kendinden insanları olabildiğince mahrum bırakacaksın. Banane ya diyeceksin her iki lafın birinde. Olabildiğince kötü olacaksın.. Olacaksın ki….

Olacaksın ki; Saygı göresin.. Sevgi göresin.

Şimdi gelelim bana. İyilik perisi senden çok çok ama çok özür diliyorum. Biliyorum zaman ne olursa olsun en dogru yol senin yolun. Ve yine biliyorum senin öğrettiklerin her şeyin en dogrusu. Ve yine biliyorum ki   kötülük çok kötü bir şey. Ama yinede senden çok özür diliyorum.. Çogu insan “senin hamurunda yok kötülük” desede….

 Ben artık kötü olmak istiyorum.. Çünkü ben bu iyilik kümesinde onsuz olamam. Kusura bakma İyilik perisi..

Eğer gerçekten istediklerim kötü oldugumda beni bulacaksa, Eger insanlar kötü oldugumda dogruyu görecekse, Eğer kötü oldugumda  o kalp benim için atacaksa.. Eğer kötü oldugumda hayatım anlam kazancaksa, Eğer kötülükse yaşamama sebep… Kusura bakma İyilik perisi sana ihanetim  kötülükten olsada varlıgına saygım  iyiliğimdendir..

Şimdi artık kötü olmak yolundayım… Hadi bakalım kötülük perisi seni dinliyorum. Sen yaz ben oynıcam. İstenilen bu ise benden iyi oyuncu tanımam. Eğer dogru buysa… (ki yanlış oldugunu hepimiz biliyoruz)Eğer dogru buysa kötülük rolünde Oscar almayan   musa, musa değildir…
___________________________________________________________________________
  Bir şarkı vardı begenerek dinlediğim. Ne güzel söylemiş şair yazar herneyse.. “ İyiler bu savaşı kaybetmiş iyi ama ben nası büyük adam olucam.. Kötü olmak seni geri getirir mi acaba…….” | Pinhani



                                                                      "Kötü olmak isteyen iyi adamın mektubu"


____________________________________________________________________________

Bu yazı sonrası gelen ilk yorum:

Sana ne kadar anlatsakta ne kadar söylesekte boş değil mi? Kötü olmanın bir faydası mı var sanıyorsun sen? Ya da kötü olanlar mutlu diye mi düşünüyorsun?

Yok öyle bir dünya. Herkes ne ise o şekilde devam eder. Ama sevinmelisin, nenden mi? Kötüler hep tetikte olmak zorunda her an durum değerlendirip bir adım önde olmak zorunda. Yaşarken mutluluğundan vermek zorunda. Duvar gibi olmalı. Onun kadar soğuk, onun kadar sert ve onun kadar ruhsuz. Kolay mı sanıyorsun sen böyle yaşamanın. Duyguların varsada onları içinde tutmak zorunda olmanın. Açığa vurmadan yaşamanın. Açığa vurduğun her nokta ateş edilecek bir hedef olduğunun...

Var olan durumunun kıymetini bilmiyorsun. Diyeceksin ki sen önceden nasıldın??? Ben hep böyleydim değişmedim sadece zamanla diğer yüzlerle tanıştın. Senin hangi yüzünde var kötü olmak??? Ben kaçırmışım, görmemişim de sormak istedim.

Boş ver sen en iyisi... Kötü olmak için bu derece kendini zorlamak iyi değil. Hiç düşündün mü arada kaldığında ne olacağını? İyiydin kötü olacağım dedin, eyvallah biraz oldun gibi ama özünle çelişmeye başlayınca ne olacak? Ortada nasıl bir Musa olacak?

Vazgeç sen bu sevdadan da...

12 Eylül 2011 03:27 HiddenGlaze

12 Eylül 2011 Pazartesi

Sen Geldin ya

Şimdi sen geldin ya.. Evlerin önü sabahın ilk saatlerinde temizlenecek. İnsanlar en güzel elbiselerini giyinip En hoş kokularını sürecek. Çöp toplayıcılar her zamankinden daha erken toplayacak şehrin atıklarını. Ve olabildiğince uzaga götürecek.. Mahallede tüm çocuklar sevinecek. Çocukların yüzü gülecek.. Normalde merhabası olmayan komşular sabahın ilk saatlerini beraber geçirecek. Sokagın başındaki köpek rahatsız olmayasın diye havlamayacak.  Mahallenin bakkalları erken gelirsin de kahvaltı için ugrarsın diye en erken saatte kaldıracak kepenklerini. Mahmut amca camiye giderken tüm dostlara selam verecek. Esen hanım çocuklarına bugünü öğretecek. Ömer bisikletini arkadaşıyla paylaşacak. Serap oyuncaklarını başka arkadaşlarına hediye edecek. Duygu kullanmadıgı kitapları dagıtmaya zaman ayıracak.   Sefer dede ilaçlarını içecek.. Ali ata bakacak  ayşe sütü içecek…. Şimdi sen geldinya Sokaklarda evlerde şehrin her bir yanında bayram coskusu esecek….

Şimdi sen geldin ya.. Güneş senin gelişinin habercisi gibi sabahın ilk saatlerinde bir başka açacak gözlerini dünyaya.. Ay üzülecek seni görmek için akşam olmasını bekleyeceği için. Ve akşam oldugunda en  güzel ışıltısını yayacak şehre.. Denizlerde bir bayram sabahı evinin önünü temizleyen kadın’ı andırırcasına gece sabaha kadar kendini temizleyecek. Sen olurda ordan gelir geçersin diye. En güzel görüntüsünü sana saklayacak.. Gemiler ve kayıklar denizle işbirliği yaparmışcasına en güzel yerini alacak deniz üzerinde. Ve sen bakarsın diye orada kalacak..  Balıkçılar bugün balık tutmayacak. Balıklar bugün derinde değil olabildiğince su üzerinde bulunacak. Yüzündeki bir tebessümü yaratabilmek için. Gökyüzü en ihtişamlı görüntüsünü sunacak tüm şehre.. Bulutlar adeta konuşacak güzellikleri yazacak gökyüzüne. Bulutlar dans edermişcesine bayram edecek gökyüzünde.. Uçaklara bugun sefer yazılmayacak. Gökyüzünün ahengini bozmasın diye.

Şimdi sen geldin ya. Bitkiler daha gür olacak. Yeşerecek dörtbir yan. Bahar çoşkusu denirya en güzel zamanlardır. Bahar kıskanacak o günü. Çimler daha bir yeşil olacak.  Ağaçlar en güzel çiçeklerini açacak. Güller GülGüzeLi’nin gelişini kıskanacak. Ve ona eşlik edebilmek için en güzel bir şekilde açacak yaprakları. Kiminin kıpkırmızı kiminin sapsarı kimi ise pembe.. Şehrin görünebilen dağları senin gelişini haykıracak tüm şehre. Ağaçların eşliğinde şehre o geliyoorr mesajları yazacak gövdesine..  Toprak en güzel havasını yayacak şehre. Asfaltlar temizlenecek itina ile. Gelme ihtimalinin oldugu her yoldan  asfaltın içinden papatyalar yeşerecek. Tüm yollar papatyalarla dolacak. 

Şimdi sen geldin ya. Tüm radyolarda senin şarkın çalacak. Tüm kanallar geçmişteki en güzel yayınlarını sunacak.  Şairler kalplerinden çıkan sözleri sana armagan edecek. Başkasına yakıştıramadıgı için. Besteler yazılacak senin için. Tüm notolara ilmik ilmik işlenecek gelişin. Sahillerde gitaristler kemancılar yaycılar. Şarkılarını sana armagan edecek. Tüm mekanlar senin için sabahın erken saatinde yeniden boyanacak temizlenecek. Tüm masalar rezerve edilecek. Parklarda en güzel yerlerinde olan banklar boş bırakılacak. Gelirde oturursun diye. Falcı teyzeler herkesin avcunun içinde seni gördüğünü söyleyecekler.  O gelecek diyecekler.


Şimdi sen geldin ya.. tüm olumsuzluklar ertelenecek. Kötülük perisi yuvasına dönecek. Tüm şehir güzelliklerle donatılacak. Güller dökülecek yollarına metrelerce.. Tüm şehir pervane olacak çevrende.. Herkes birkere olsun görmek isteyecek seni…Gökyüzü ve bulutlar sana veda etmenin gözyaşını dökecek yagmur yagmur üstümüze.. Taa ki ay gökyüzünü hapsedene dek. Akşam olmayacak bu şehirde. Karanlık kalmayacak bu şehir. Ay ışıgı güneşi aratmayacak. Güneş ay ışıgını ay ışıgı güneşi kıskanacak.



Sen geldin ya.. Gecenin gündüze olan aşkı son bulacak.. Onlar buluşacaklar aynı gökyüzünde. Gece gündüz olacak Gündüz gece.  Ferhat dağları delip Şirin’ine kavuşacak. Mecnun leylasının yanında olacak. 

Sen geldin ya. Küsler barışacak. Sevgililer elele dolaşacak. Sevipte kavuşamayanlar kavuşacak  Aşıklar buluşacak. Dostluklar pekişecek  Aileler birlik olacak. Şehrin her hanesinde bayram havası yaşanacak. Herkes birbirini ziyaret edecek.  Büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpülecek. Uzaktaki dostlar aranacak. Onlarada yayılacak bu çoşku.

Şimdi sen geldin ya kalplerde bir huzur pınarı akacak. Sevgi tomurcukları yeşerecek yeryüzüne. Ve hepsine senin adın verilecek
.
Şimdi sen geldin ya.. Şehir bayram edecek..

Şimdi sen geldin ya…. Hayat devam edecek!..




  |||Gülgüzeli'ne ithaf edilmiştir.|||