6 Ekim 2011 Perşembe

İnce Sızı

Gün geliyor öyle bir daralıyor ki insan.. Kaçmak istiyor uzaklara.. Yokolmak istiyor. Unutmak istiyor geride kalmış herşeyi.. Unutmak istiyor istemesine de, Unutmaya çalışırken düşünmeme ihtimali yokki.. Çaresiz..

Birini unutmaya çalıştıgımda elbetteki başarabiliyorum. Yeterki o nu isteyeyim. Ama unutmak zorunda oldugum kişiler öyle bir içimi acıtıyor ki. yok böyle bişey..

Hayatın devam ediyor.. Olaylar iş arkadaş o bu şu. herşey çok güzel espriler havada dans ediyor derken bir göz kayması bir boşluk ince, incecik bir boşluk. O an aklına ne gelirse artık. onunla orda oldugun anlar. olma ihtimali vs. bütün yollar bir anda ona çıkıyor . O anki içindeki ince sızı varya.. Hani tahrip gücü yüksek silahlar mı dersin. Psikolojik oyunlardan oluşan saçmalıklar mı dersin. kötü gelişen olaylar mı dersin. uzaktaki akrabaya duyulan özlem mi dersin. vesaire vesaire vesaire... hiçbir varyasyon o sızıdan daha fazla yaralamıyor insanı.

O an duruyor kalıyorsun. O an dünya duruyor. Zaman vefasız olsada beden donuyor. Bitiyor o an tüm güzellikler düğümleniyor bogazına tüm sözler. Kitleniyorsun o an. Kalıyorsun öyle çaresizce..

Düşünüyorsun onca seni seven kalabalıgın içinde. Çevrendekiler senin için yanıp tutuşurken sen onlara bile gereken saygıyı gösteremiyorsun. O ince sızı nın açtıgı yara öyle derinlerde ki girdiğinde öyle kolay kolay çıkamıyorsun...

Susuyor kalıyorsun.. ve o çaresizlikten kurtulmak için üç yol çıkıyor karşına..

İnceden onu hatırlatan bi şarkı mırıldanarak zamana ayak uydurmak..

Onu unutman gerektiğinin altını çizerek düşünmek..

Ağlamak... için için...



||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||

Asma suratını' deme be kadın,
Ne değişir?

Yine,
İstanbul'daki asma köprüler gibi,
Asma gülücükler iliştiririm yüzüme;
Ve gözlerimin altından binlerce Marmara akıtırım...

Şu Orhan Veli'ninde alacağı olsun...
Serde erkeklik varmış; ağlanmazmış...! !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder